İstanbul (F-515) Fırkateyni’nin Denize İniş ve Pakistan MİLGEM Korvet Projesi 3. Gemi İlk Kaynak Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

23.01.2021

Aziz Milletim,

Savunma Sanayimizin Kıymetli Mensupları,

Saygıdeğer Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle muhabbetle selamlıyorum. Bu anlamlı tören münasebetiyle sizlerle bir arada olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Heyecanımızı paylaşan tüm misafirlerimize teşekkür ediyorum.

İstanbul Firkateyni Denize İniş ve Pakistan MİLGEM Korvet Projesi 3. Gemi İlk Kaynak Törenimizin hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle sevinçte ve tasada bir olduğumuz Pakistanlı kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Bugün tarihten süzülüp gelen Türkiye-Pakistan kardeşliğini hamdolsun bir adım daha öteye taşıyoruz.

Geçen sene İslamabat’ta yaptığımız ziyaret vesilesiyle yeni boyutlar kazanan iki ülke iş birliği inşallah her alanda güçlenmeye devam edecektir. Pakistanlı kardeşlerimizle özellikle savunma sanayi alanında çok ciddi bir potansiyelimizin olduğunu biliyoruz.

Türkiye gibi, Pakistan da oldukça zorlu bir coğrafyada terör örgütleri başta olmak üzere birçok tehditle mücadele ediyor. Bu tehditlerin bertaraf edilmesinde iki kardeş ülkenin birbirine sunabileceği çok ciddi katkılar olduğuna inanıyorum. Zira son yıllarda yaşadığımız hadiseler bize şu gerçeği tekrar göstermiştir: Savunma alanında güçlü, bağımsız ve teknolojik bakımdan yeterli olmayan milletlerin geleceklerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Bu durum, bizim gibi aynı anda farklı cephelerde beka mücadelesi yürüten ülkeler için daha çok geçerlidir.

Türkiye, hem milli güvenliğini garanti etmek, hem de dostlarının haklarını savunabilmek için caydırıcılığını en üst düzeyde tutmak mecburiyetindedir. Biz yakın tarihimizde silah, mühimmat ve askeri teçhizat açısından dışa bağımlılığın acısını da çok çekmiş bir ülkeyiz.

Kıbrıs Barış Harekâtımız dolayısıyla uğradığımız ambargoları daha dün gibi hatırlıyoruz. Bırakın parasını peşin ödediğimiz uçakları teslim almayı, periyodik bakım için gönderdiğimiz uçaklarımızı dahi bu dönemde geri alamadık. Hatta yıllarca bize teslim edilmeyen uçaklar için hangarda saklama ücreti ödemek zorunda kaldık. Suriye’deki ve Irak’taki meşru terörle mücadele harekâtlarımızdan Doğu Akdeniz ve Ege’deki çıkarlarımızı savunma mücadelemize kadar milli güvenliğimizi korumak amacıyla attığımız her adımda baskıyla karşılaştık.

Kıymetli Dostlar;

İddia sahibi olmak, bununla mütenasip imkân sahibi olmayı, o da çok çalışmayı gerektirir. Biz iddiaları, hedefleri dünyanın gidişatına dair söyleyecek sözü olan bir milletiz. Biz, 83 milyon vatandaşımızla beraber milyonlarca kardeşimizin de sorumluluğunu taşıyan bir ülkeyiz. Öyleyse askeri, ekonomik ve diplomatik bakımdan güçlü olmak bizim için tercihten öte bir zorunluluktur. Bu anlayışla 2002 yılından itibaren savunma sanayinde millilik ve yerliliğin azami seviyeye çıkartılması için her türlü imkânı seferber ettik. Hamdolsun bu gayretlerimizin neticesini de almayı başardık. Savunma sanayinde 2002 yılında sadece 62 proje yürütülürken, bugün bu sayı 700’e yaklaştı. Sadece son 5 yılda yaklaşık 350 yeni projeyi başlattık. Bütçesi 5,5 milyar doları ancak bulan savunma projelerini yaklaşık 11 katlık bir artışla 60 milyar dolarlık proje hacmine ulaştırdık. İhale süreci devam eden projeler de göz önüne alındığında bu alanda 75 milyar doların üzerinde bir büyüklüğe ulaşıyoruz.

Aynı yıllarda savunma sanayi alanında çalışan firma sayımız 56’dan bin 500’ün üzerine çıktı. Sektörün 1 milyar dolara ancak varan yıllık ciro rakamı bugün 11 milyar doları buldu. İhracatımız ise, 248 milyon dolar seviyesinden 3 milyar doları aşan bir noktaya geldi.

Askeri gemi inşa sektöründe ise üç kıtada 9 ülkeye toplam bedeli 3 milyar doları bulan 130 adet deniz platformu ihraç ettik. Sadece 4 yıl önce dünyanın ilk 100 savunma şirketi listesinde 2 firmamız varken, hamdolsun bugün aynı listede 7 firma ile temsil ediliyoruz.

Kara ve deniz araçlarında kendimizle beraber dost ve müttefik ülkelerin ihtiyaçlarını da karşılayan bir ülke haline geldik. Kendi savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke içinde yer alıyoruz. İnsansız hava aracı, silahlı insansız hava aracı ve TİHA üretiminde ise artık dünyanın ilk 3-4 ülkesi arasındayız; nereden, nereye.

İçimizdeki gafillerin tüm karalama kampanyalarına rağmen silahlı-silahsız insansız hava araçlarımız tüm dünyada gıptayla takip ediliyor. En son 44 günlük Karabağ zaferinde olduğu gibi Türk SİHA’ları elde ettikleri başarılarla harp yöntemlerini de değiştiriyor. Aynı şekilde Libya’da, bütün oradaki savaşın akışını değiştirmiştir. SİHA’ların göz dolduran başarılarıyla beraber ülkemizin diğer savunma ürünlerine yönelik ilgi de artıyor. Küresel tedarikçilerin önümüze çıkardığı zorlukları ve uyguladığı gizli-açık ambargoları kendi gücüyle aşabilen bir ülke konumundayız. Öyle bir yere doğru gidiyoruz ki maalesef hiç arzu etmeyiz, ama kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Halen önümüzde kat etmemiz gereken ciddi mesafe bulunuyor.

Örneğin kamera; güya dostuz, güya NATO’da beraberiz, kamera istiyoruz kamera vermiyorlar. Niye? Sen niye Ermenistan’la savaşıyorsun? Ermenistan benim dostuma, soydaşlarıma saldırıyor, biz de bundan dolayı burada elimizden gelen desteği vermek durumundayız, bunu yapıyoruz. Seninle biz NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. NATO’da beraber olduğumuza göre, niçin burada bu tür bir yaklaşım yapıyorsun? Ne oldu? Şimdi bunu da hamdolsun biz kendimiz üretir duruma geldik, geliyoruz.

Bugüne kadar yapılan çalışmaların başarısını kurumlarımız arasındaki iş birliğini geliştirmemize borçluyuz. Kara, deniz ve hava gücümüzü artırırken kurumsal taassuplarla değil vizyoner bir bakış açısıyla hareket ettik. Kamu, özel sektör, üniversite ayrımına gitmeden tüm imkânlarımızı, tüm bilgi birikimimizi en etkin şekilde değerlendirmeye çalıştık.

Şimdi bunu bir adım daha öteye taşımamız gerekiyor. Kurumlarımızın verimliliğini artırma noktasında yaşanan eksiklikleri süratle gidermeliyiz. Mevcut bilgi birikimini ve kaynakları en doğru şekilde kullanarak, aynı konuda mükerrer işler yapılmasının önüne geçerek hiçbir şekilde israfa mahal vermemeliyiz. Bilginin çok hızlı bir şekilde yayıldığı, bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı bir yüzyılda yaşamanın sağladığı avantajları çok iyi değerlendirmeliyiz.

Herhangi bir alanda muadil ürünler ve projeler arasında mutlaka kendi firmalarımızı, kendi milli kuruluşlarımızı tercih etmek birinci önceliğimizdir. Acil ihtiyaçları karşılayacak, özellikle de dışarıdan temin yoluna gitsek bile planlamalarımızın omurgası mutlaka milli imkânlara dayanmalıdır. Tüm bu hususlarda Savunma Sanayi Başkanlığımıza, üniversitelerimize, SAGE ve STM gibi savunma sanayi kuruluşlarımıza, firmalarımıza çok önemli görevler düşüyor. Bu uğurda çalışan, işinin ehli, üretken ve samimi tüm girişimcilerimizin ve firmalarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz.

Değerli Dostlar,

Bugün MİLGEM Projesi’nin 5. gemisi, istif sınıfı firkateynlerin birincisi, ülkemizin ilk milli firkateyni olacak İstanbul’u suyla, mavi denizle buluşturuyoruz. İstanbul Tersane Komutanlığı’nda inşası süren projede STM’nin altında 150’den fazla sistem için 80 civarında alt yüklenici görev yapıyor.

Korvet sınıfı MİLGEM’lerde ulaşılan yerlilik oranı yaklaşık yüzde 70 iken, İstanbul gemimizde bunu yüzde 75’in üzerine çıkarmamız ayrıca memnuniyet vericidir. Milli imkânlarla tasarlanan firkateynimiz gelişmiş hava savunma ve su üstü harbi, denizaltı savunma harbi ve karakol faaliyetlerini icra edecektir. Ayrıca, keşif ve gözetleme hedef tespit, teşhis ve tanıma, erken ihbar kabiliyetleriyle üs ve liman savunması görevlerini gerçekleştirecektir.

İstanbul Firkateynimizi Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza kazandırmayı hedefliyoruz. Savunma sanayinde sadece geçmişin eksiklerini gidermekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğe de hazırlanıyoruz. Araştırma, geliştirme yatırımlarımızı artırarak, yüksek teknoloji gerektiren sistemleri hayata geçirmeye devam ediyoruz. Korkut alçak irtifa hava savunma sisteminin deniz versiyonu olan Gökdeniz’i ilk kez İstanbul Firkateyni ile birlikte envantere alacağız.

Ayrıca, yerli ve milli olarak geliştirilen üç boyutlu araba arama radarı, aydınlatma radarı gibi sistemlerimizi de bu gemiyle ilk kez kullanmaya başlayacağız. MİLGEM istif sınıfı gemilerimizin MİLGEM ada sınıfı gemilerden ana farklılığı hava savunma kabiliyetinin artırılmış olmasıdır. Bunun için geliştirmesi süren milli dikey atım sistemini de, inşallah İstanbul Firkateynimizde ilk kez kullanacağız.

Biliyorsunuz ilk milli gemi savar füzemiz Atmaca’yı gemilerimize entegre etmeye başladık. Bu gemimizde de Atmaca göreve hazır olacak. İnşallah 5 yılda hizmete alacağımız 5 büyük projeyle donanmamızı çok güçlü bir konuma getireceğiz. Bu sene içinde test ve eğitim gemimiz Ufuk’u, yine bu yıl içinde üzerine konuşlandıracağımız helikopter ve İHA’larla hava operasyonu yapabileceğimiz çok maksatlı amfibi hücum gemimiz Anadolu’yu önümüzdeki yıl yeni tip denizaltılarımızın ilki olan Piri Reis’i, 2023’te İstanbul Firkateynimizi, 2024’te denizde ikmal ve muharebe destek gemisi DİMDEG’i inşallah Deniz Kuvvetleri’mize kazandıracağız.

Ayrıca, denizaltı teknolojisinde önemli kabiliyetler edindiğimiz yeni tip 6 denizaltımızı 2022 yılında Piri Reis’ten başlayarak, her yıl birer tane olmak üzere hizmete alacağız.  Denizaltı platformlarından uçak gemilerine kadar çeşitli muharip deniz platformlarının ileri teknolojiye sahip yerli ve milli silah ve sensör sistemleriyle birlikte geliştirilmesini ve bunların ihracatını sağlamayı hedefliyoruz.

MİLGEM istif sınıfında 6, 7 ve 8. firkateynlerin inşasıyla ilgili bu süreci de yakın zamanda başlatıyoruz.

Ayrıca, Anadolu gemimizden sonra yerli ve milli olarak planlayacağımız uçak gemimiz bizi bu alanda en üst lige taşıyacaktır, bunun da görüşmelerini yapıyoruz ve süratle onun da adımını inşallah atacağız.

Kıymetli Dostlar,

Kaptanı Derya Barbaros Hayrettin Paşa, “Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur” diyerek, deniz gücünün önemini ifade etmiştir. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak kendimizi bu alanda sürekli geliştirmek, ileri teknolojilerle altyapımızı güçlendirmek durumdayız. Bunu da ancak bütüncül bir bakış açısıyla başarabiliriz.

Kamu ve özel sektörüyle Türk Savunma Sanayi’nin tamamı bir bütündür. Terör örgütleriyle simbiyotik ilişkisi olanların tamamı yalan, tamamı çarpıtma ürünü hezeyanlarının bizi doğru yoldan alıkoymasına müsaade edemeyiz. Bunların amacı, ülkemizi sadece askeri açıdan değil ekonomik olarak da dışarıya bağımlı kılmaktır. Merhum Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil gibi vatan-millet sevdalısı girişimcilerin projelerini dinamitleyenler, bugün de aynı tavrı farklı söylemlerle devam ettiriyor. Artık o günler geçti, onlar eski Türkiye’deydi. Şimdi yeni Türkiye, büyük ve güçlü Türkiye var. Onlar ne yaparsa yapsın biz hedeflerimize sınırsız teknolojiler, güvenli yarınlar şiarıyla, çalışan kuruluşlarımızın gayretleriyle inşallah ulaşacağız.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken İstanbul Firkateynimizin inşasının kazasız, belasız tamamlanmasını diliyor. Projede emeği geçen ve geçecek olan herkese teşekkür ediyorum.

Ayrıca, ilk kaynağını yapacağımız Pakistan MİLGEM Korvet projesi üçüncü geminin dost ve kardeş Pakistan’a hayırlı olmasını diliyorum, hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.