15 Temmuz

 

10 Soruda FETÖ

 

 

 

“Birilerinin Kendilerini Tatmini İçin, Tüm İstanbul Halkının Hukukunu Kimseye Çiğnetmeyiz”

01.05.2015
“Birilerinin Kendilerini Tatmini İçin, Tüm İstanbul Halkının Hukukunu Kimseye Çiğnetmeyiz”

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü münasebetiyle farklı sektörlerden işçilerle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, işçilerin bu özel gününü tebrik ettiğini belirterek, “Her yıl 1 Mayıs'ta yaşanan Taksim Meydanı ile ilgili ısrar yanlış ve art niyetlidir. Taksim Meydanı miting yapmaya uygun bir yer değildir. Taksim'de miting yapmak, o gün tüm İstanbul'u felç etmektir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Türk-İş, Hak-İş ve DİSK Konfederasyonu’na bağlı sendikalar ile taşeron işçileri temsil eden 434 işçiyi kabulde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizlerin nezdinde tüm işçi kardeşlerimin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü gönülden tebrik ediyorum” dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 1 Mayıs'ın yıllarca gerginliğin, çatışmanın, 1977 yılında yaşanan katliamın sembolü olarak anıldığını dile getirerek, "Kimi zaman fabrikalarda kimi zaman meydanlarda kutlanan 1 Mayıs'ı 2008 yılında resmen Emek ve Dayanışma Günü, 2009 yılından itibaren de tatil olarak başbakanlığım döneminde ilan ettik. Böylece işçilerimizin, emekçilerimizin bu özel günlerini hiçbir engellemeye, hiçbir yasa dışı çabaya gerek duymaksızın coşku ve huzur içinde kutlayabilmelerine imkan sağladık. İşte bugün de yine 1 Mayıs günü, ülkemizde tüm işçi konfederasyonumuz ve diğer işçilerimizle beraberiz" dedi.

“1 MAYIS'I AYNI ZAMANDA KENDİMİN DE GÜNÜ OLARAK KABUL EDİYORUM”

Çalışma hayatına ilk gençlik yıllarında İstanbul'da İETT'de işçi olarak başladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu bakımdan 1 Mayıs'ı aynı zamanda kendimin de günü olarak kabul ediyorum. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günümüz hepimize kutlu olsun, hayırlara vesile olsun" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yıl 1 Mayıs'ta yaşanan Taksim Meydanı ile ilgili ısrarı yanlış ve hatta art niyetli bulduğunu ifade ederek, "Ben uzun yıllar boyunca siyasetin içinde bulundum. Yaklaşık 40 yıl. Gençlik kollarından genel başkanlığa kadar siyasetin her kademesinde yer aldım. Bu süreçte sayısını hatırlamadığım kadar toplantı ve miting yaptım. Peki bunları nerede yaptık? Devletin ilgili kurumları bize nereyi gösteriyorsa gittik orada yaptık. Bugün Taksim Meydanı'nda bir miting yapmayı hangi siyasi lider, hangi siyasi parti istemez. Ama Taksim Meydanı miting yapmaya uygun bir yer değildir. Taksim'de mitingi yapmak demek, o gün tüm İstanbul'u adeta felç etmek demek. Bir de güvenlik sorunu var. Artık metrosuyla, her şeyiyle orası halkımızın, turistiyle, vesairesiyle bir hareket merkezi" diye konuştu.

İstanbul Valiliği’nin belirlediği Avrupa yakasında Yenikapı, Anadolu yakasında Maltepe başta olmak üzere, milyonlarca insanın gelebileceği miting alanları yapıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Kendine güveniyorsan git o meydanlarda yap. Bu meydanlarda hiçbir yerin zarar görmesi de söz konusu değil. Gidersin, gayet güzel bir şekilde orada toplanıp orada da mitingini yaparsın. Denizden ulaşım var, karadan ulaşım var, metroyla ulaşım var. Bunlardan hangisini istiyorsan. Bakın İstanbul'da şimdi 8 tane yer gösteriliyor. Tabii İstanbul'da arkadaşlarımızın hepsine söyledik, 8 değil 18 yer yapın. Belediye başkanı arkadaşımız, hepsi kendi ilçelerinde en uygun yerleri belirleyip buralarda irili ufaklı miting meydanları yapsınlar. Buralarda zaman zaman eğlenceler de yapılabilir, zaman zaman festivaller de yapılabilir. Bunlar için miting meydanları yapılsın ki vatandaşımız zarar görmesin."

“TAKSİM MEYDANINDA YAPILACAK MİTİNG KAOSA DÖNÜŞÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mayıs'ın tatil ilan edildiğine işaret ederek, "Bu meydanlarda yapılacak kutlama törenlerine gerek valiliğimiz gerek büyükşehir belediyemiz gerekse de ilgili kurumlarımız her türlü desteği veriyor ve verecektir. Taksim Meydanı'nda 1977 yılında yaşanan acı olayla ilgili hassasiyeti biliyor ve saygı duyuyoruz. Bunun için Taksim'e sendikaları temsil eden sınırlı sayıda bir grubun gitmesinde ve anma vazifesini yerine getirmesinde herhangi bir sorun yok. Nitekim bakın bugün yine bütün sendikalar temsilcilerini gönderdiler, onlar da gittiler, çelenklerini koydular. Anıta da gittiler, çelenklerini koydular ve vazifelerini gördükten sonra ayrıldılar. Ama Taksim Meydanı sadece bir veya birkaç sendikanın değil ki. Bazı sendikalar da Türk-İş gibi, Hak-İş gibi Türkiye'nin değişik yerlerindeki vilayetlerde Zonguldak'ta, Kayseri'de, Konya'da bugün miting yapıyorlar. Ama herkes nereye kilitleniyor, Taksim'e. Ama 'Biz illa oraya işte 10 binlerce kişiyle gidip miting yapacağız' derseniz, işte bunun adı anma olmaz, bunun adı kaos çıkarma olur. Burada da asla bir iyi niyet görmeyiz, görmüyoruz da. İşçilerin bu özel gününe saygı duymak başka bir şey, İstanbulluların mağduriyetine yol açacak şekilde kamu düzenini bozmak, kamu düzenine saldırmak başka bir şey. Tabii bunların arasına bir de ne giriyor, malum o illegal örgütler giriyor, terör örgütleri giriyor. Sızıyorlar oraya" diye konuştu.

“BU ÜLKEDE BİRBİRİMİZİ SEVMELİYİZ”

Valilikten aldığı bilgiye göre molotofkokteylleri, havai fişekler, demir bilyeler taşıyanların yakalandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yazıktır, günahtır, biz bu ülkede birbirimizi sevmeliyiz. Biz bir olacağız, biz beraber olacağız. Yaratılanı Yaradan'dan ötürü seveceğiz. Hiç kimse kusura bakmasın, birilerinin keyfi için, birilerinin kendilerini tatmini için tüm İstanbul halkını veya diğer vilayetlerimizin hukukunu kimseye çiğnetmeyiz. En büyük toplumsal desteğe sahip siyasi partiler nasıl mitinglerini Yenikapı'da, Maltepe'de veyahut kendileri için açılan yerlerde yapıyorlarsa sendikalarımızın da buna saygı göstermesini beklemek en tabii hakkımızdır. Bir kez daha belirtmek istiyorum, biz 1 Mayıs'ı kimseye kapalı tutmuyoruz. Tam tersine tüm İstanbul halkına açık tutmak için çalışıyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, inancımızda ve kültürümüzde hakka, hukuka ve bilhassa emeğe çok büyük önem verildiğine işaret ederek, Kur'an-ı Kerim'de "İnsanların eşyalarını mal ve ücretini eksik vermeyin" diye emredildiğini, Hazreti Muhammed'in de bir hadisi şerifinde "İşçiyi çalıştırıp hakkını ödemeyenlerin kıyamet günü hasmıyım", bir başka hadisi şerifinde de "İşçiye ücretini alın teri kurumadan, hakkını verin" buyurduğunu söyledi.

“BAZI ŞEYLER KANUN ZORUYLA DEĞİL; ANCAK KALPLE, GÖNÜLLE, VİCDANLA OLUR”

Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan Ahilik teşkilatının sadece esnafın değil, esnafın yanında çalışan işçilerin de dayanışma ve ahlakını temsil eden bir yapı olduğunu dile getiren ve çalışanların hakkını tam olarak verme konusunda ecdadın çok titiz davrandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu konuda büyük usta Mimar Sinan ile ilgili bir hadiseyi sizlere nakletmek istiyorum. Süleymaniye Camisi'nin inşası sırasında Mimar Sinan, bazı ustalara daha fazla yevmiye verdiği için Kanuni'ye şikayet edilir. Kanuni, bu durumun sebebini Mimar Sinan'a sorduğunda o büyük usta, kendisini cami inşaatına davet eder. Burada çalışan ustaları uzaktan Kanuni'ye gösterir. Der ki; 'ben her ustanın taşlara vurduğu çekiç sayısını hesapladım.' Bakın 8 saat çalışıp çalışmadığını değil, 'çekiç sayılarını hesapladım, yevmiyelerini de ona göre veriyorum' diyor. Arkasından da Kanuni'ye şunu söyler; 'Şevketlim, hak sahibine hakkını eksiksiz veriyorum. Rabbim böyle buyuruyor. Rabbimin huzuruna yüz akıyla çıkabilmek için vurulan fazla çekiçlerin hakkını takdir etmeye mecburum. Kul hakkı hakların en zor affedileni' diyor. Biz, işte böyle bir kültürün, medeniyetin mirasçılarıyız. Bu ilk defa 1886 yılında Avustralya'da kutlanmaya başlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı yokken yaşanmış hadise. Herkes Avustralya'yı, 1886'yı gösterir. Daha Osmanlı, Mimar Sinan onu hangi hassasiyetler içinde yapmış. Bazı şeyler kanun zoruyla değil ancak kalple, gönülle, ahlakla, vicdanla, Allah muhabbetiyle olur. Bunlar aynı zamanda insanı insan yapan hasletlerdir. İşte demin söyledim ya, yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmek bu bir ilke. Bu insanın kalbine nakşedilmiş, hiç kimsenin bir başkasının hakkına göz dikmesi düşünülemez" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "kul hakkı" kavramının manasını özümsemiş bir kimsenin başkasının hakkını gasp etmesinin mümkün olmadığını dile getirerek, "Çünkü Rabbim, 'benim karşıma kul hakkıyla gelmeyin' buyuruyor. Bitti. Çok zengin olabilirsin, eğer kulun hakkını gasp ediyorsan yandın. Hakiki sosyal barış işte bu anlayışlar üzerine bina edilmiş ilişkilerle sağlanır. Burada çıkar çatışmalarının uzlaştırılması değil, kişinin insan sıfatıyla zaten sahip olduğu hakların korunması söz konusudur. Bizim medeniyetimizle Batı arasındaki en büyük fark budur. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü bu anlayışla değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum" dedi.

“HER İŞÇİNİN EMEĞİ KUTSALDIR”

İşçi hakkının, hukukunun korunması doğrultusunda yapılacak her türlü samimi çalışmayı destekleyeceğini, işçilerle, emekçilerle kol kola sonuna kadar yürüyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Benim nazarımda her işçinin emeği kutsaldır. İşçilerimizi çalıştığı yerle veya mensubu olduğu sendikayla değil, alın teriyle, işindeki başarısıyla, ailesine, ülkesine ve milletine yaptığı katkıyla değerlendiriyorum. Örgütlenme ve hak arama mücadelenizi de bu çerçevede destekliyorum. Hakkımızı elbette sonuna kadar arayacağız, ama asla yıkıcılığa, vandallığa da prim vermeyeceğiz"  Türkiye'nin, geçmişte çalıştığı fabrikayı yıkan, yakan, ekmek yediği tezgahı parçalayan işçi hareketleri gördüğünü, bunu asla kabul etmeyeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsan ekmek yediği tezgahı parçalamaz. İşine ihanet eden kendisinin, ülkesinin, milletinin istikbaline ihanet etmiş demektir. Türkiye, inşallah bir daha o eski kara günleri yeniden yaşamayacaktır. Buradaki her bir işçi arkadaşımın da bu anlayışta olduğuna inanıyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 2013 yılı baharından beri çok ibret verici bir takım hadiseler yaşandığını ve yaşanmaya devam ettiğini vurgulayarak, "Gezi olaylarıyla başlayan süreçte bir takım ülkeler Türkiye'yi sürekli eleştirmiş, yaptıkları yayınlarla adeta hadiseleri tahrik etmişlerdir. Sonra benzer hadiseler Almanya'da yaşandı daha sonra Amerika'da yaşanıyor. Gezi olayları sırasında canlı yayın yaparak, Türkiye hakkında çok farklı bir görüntü vermeye çalışanların, karalayanların, diğer ülkelerdeki hadiseler karşısında şu anda 3 maymunu oynadıklarına şahit oluyoruz. Hiçbir şey yazıyorlar mı, televizyonlar da yayın yapıyorlar mı, orada öldürülen o zenci insan değil mi? Baltimore'daki, Ferguson'daki bunlar insan değil mi? Hatta bizim de bir gazetecimiz yerlerde sürüklendi, 5 saat gözaltına alındı. En son Amerika'da yaşanan hadiselerle ilgili henüz kimseden 'endişeliyiz' açıklaması gelmedi. Oradaki polisin sert tavrı konusunda, askerlerin sokağa inmesi konusunda, göstericilere orantısız şiddet uygulanması konusunda herhangi bir eleştiri yapıldığını henüz duymadık. Niçin biliyor musunuz? Çünkü bunların derdi insan hakları ve demokrasi değil. Şu anda Mısır'da idam kararları veriliyor. 2 bine yakın idam kararı verildi. Ses çıkıyor mu? Batı'da bir ses var mı? Yok. Avrupa Birliği'nde idam yasaktır, bir ses var mı? Yok. Kendileriyle bir araya geldiğimde söylüyorum. 'Niye sesiniz çıkmıyor?' Siz, bu idam kararının verilmesine vesile olan idarecileri destekliyorsunuz, alkışlıyorsunuz. Onlarla aynı masaya oturmadığım zaman da 'niye oturmadın' diyorsunuz. Bunu içişlerine karışmak olarak değerlendiriyorsunuz. Hayır, ben insanım, idama mahkum olanlar da insan. Bunlar terörist değil, bunlar tam aksine sandıktan çıktıkları halde, hakları darbeyle ellerinde alınan insanlar. Bunu görmeye mecburuz" dedi.

BATININ ÇİFTE STANDARTLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de yaşanan olaylara "gösteri, hak arama mücadelesi" diyenlerin Baltimore'daki olayları da "anarşi" olarak isimlendirdiklerini, Türkiye'de "devlet terörü" olarak yaftalanan güvenlik önlemlerinin ABD'de, Avrupa'da yapılınca "asayişi sağlama çabasına" dönüştürüldüğünü kaydederek, "Aynı iki yüzlülüğü Almanya'da Hamburg'daki olaylarda da sergilediler. Maalesef Türkiye'de de aynı çifte standardı uygulayanlar var. Bizdeki vandallara 'çapulcu' dediğimiz için bizi adeta linç edenler, Amerika'daki göstericilere 'çapulcu veya eşkıya' denmesinden hiç rahatsız olmadılar. Gezi olayları sırasında Amerika'da 'Obama da çapulculardan yana' diye yazılar döşeyenler, Obama'nın Amerika'daki olaylar sırasında göstericilere yaptığı eleştirileri duymazdan gelmeyi tercih ettiler" diye konuştu.

Gezi olaylarının adından 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün yaşandığını, yıllarca kamuda ve toplumun çeşitli kesimlerinde sinsice örgütlenmiş yapının emniyet ve hukuk darbesiyle ülkeyi ele geçirmeye çalıştığını, hala da bu gayretlerinin devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son olayları gördünüz. Düşünebiliyor musunuz? Yetkisi olmadığı halde kalkıp yetki kullanıyor ama en son Milli Güvenlik Kurulunda aldığımız kararla bunları Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içerisine 'legal görünüm altındaki illegal yapılanmaları' artık oraya koyduk ve hükümetimize de bunu tavsiye kararı olarak gönderdik" dedi.

MİLLÎ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içinde yer alan maddelerin artık bir delil, mesnet teşkil edeceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son teşebbüsleri de boşa çıkardıklarını vurgulayarak, "Paralel ihanet çetesi, bölücü örgütle el ele vermiş, yeni planlar peşinde koşuyor. Medyalarında bölücü örgütün güdümündeki partiyi yere göğe sığdıramıyorlar. Arka kapıdan girip görüşmeler yapıyorlar, muhtemelen seçimleri manipüle etmeye yönelik kirli tezgahlar kuruyorlar. Aslında bunlar aynı bataklığın ürettiği hastalıklar, tek amaçları var Türkiye'nin önünü kesmek, milletimizin 2023 hedeflerine ulaşmasına engel olmak. Bunun için sadece ülke içinde değil, dünyanın neresinde uzantıları varsa orada çalışıyorlar. Biri silahlı teröristleriyle, diğeri yargı, emniyet ve devletin tüm kurumları içine sızmış militanlarıyla aynı gayeye hizmet ediyorlar. Biri insan katlediyor, öteki hukuku katlediyor. Biri kurşunla, öteki kumpasla milletimizin istikbaline ve istiklaline kastediyor. Önümüzdeki seçimleri hedeflerine ulaşmak için bir fırsata dönüştürme peşindeler ama başaramayacaklar. Milletimizin her zaman olduğu gibi bu seçimde de tercihini geleceğinden yana, istikrar ve güven ortamından yana kullanacağına hiç şüphem yok. Terörün hiçbir çeşidiyle, terör örgütünün hiç bir çeşidiyle demokrasi, özgürlük, hukuk devleti yan yana olmaz, birlikte yaşayamaz. Demokrasi ve ekonomide geçtiğimiz 13 yılda elde ettiğimiz kazanımların tehlikeye girmesine asla izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Türkiye'de Çözüm Süreci'ni başlatan ve bugüne getiren siyasi irade olarak bizim ve kurum olarak devletin gösterdiği, kararlılıktır. Çözüm Süreci'nin herhangi bir örgütün ve partinin istismar aracı olarak kullanılması söz konusu olamaz" diye konuştu.

“BİZİ HUKUK ÜZERİNDEN VURMAYA KALKANLAR TIPKI DİĞERLERİ GİBİ HÜSRANA UĞRAYACAKLARDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Süleyman Şah Türbesi'nden hareket eden bir tankın arıza yaptığını belirterek, "O terör destekli partinin milletvekillerinden bir tanesi 'bu tankı biz kurtardık' diyor. Tamamen yalan. Sen ne anlarsın tamir edip de onu tekrar orduya teslim etmekten. Senin böyle bir derdin mi var? Nereden çıktı. Ülkemizde hukuk devleti mücadelesini, bir parlamento mücadelesini maalesef kuralları içerisinde yapmak gibi bir dertleri yok. Biz her türlü riski, sıkıntıyı  göze alarak bu güne kadar verdik, vereceğiz. Bu mücadele ortadayken bizi hukuk üzerinden vurmaya kalkanlar da tıpkı diğerleri gibi hüsrana uğrayacaklardır. Dikkat ediniz, ülkemizin ve milletimizin geleceği için hayati öneme sahip her gelişmeyi birileri rayından çıkartmaya çalışıyor. Biz inşa etmenin gayreti içerisindeyiz, ihya etmenin gayreti içerisindeyiz onlar ise istismar etmenin, yıkmanın peşinde" dedi.

Büyüyen, güçlenen, zenginleşen Türkiye'yi yağmalama koalisyonu kurmanın yollarının arandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,1970'li, 1990'lı yılları unutmadıklarının altını çizdi. Genç kuşağın 1970 yılında ne olduğunu bilmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 haziran seçimlerinin 2023 hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç olan istikrar ve güven ortamını garanti altına alacak şekilde sonuçlanacağına inandığını kaydetti.

Geçen 13 yılda her alanda olduğu gibi işçilerin hakları ve sosyal güvenceleri konusunda da önemli gelişmeler yaşandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Şimdi bugünlerde inanın şaşıyorum, cumhurbaşkanlığı makamında oturan bir insan olarak, 40 yılını siyasete vermiş bir insan olarak, bugünlerde asgari ücret açık artırmaya çıkarıldı. Bakıyorsunuz şu anda devletin belirlemiş olduğu bir asgari ücret var, bu yıl itibarıyla de öyle zannediyorum ki herhalde bin lira. Bir tanesi 'bin 500', bir tanesi 'bin 800', bir başkası '5 bin' diyor. Şimdi, eğer biz bu rekabete, bu açık artırmaya bakarsak, herhalde en fazla oyu beş bini söyleyen alacaktır değil mi? Bunlar asgari ücretin ne olduğunun farkında değil."

“ASGARİ ÜCRET BİR GÜVENCEDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretin, işverenin, işçisine vermesi gereken ücret değil,  altına inilmemesi gereken ücret olduğunu, isterse işverenin daha yüksek rakamlarda da ücret verebileceğini bildirdi. Devletin belirlenen asgari ücretle işçilerin sosyal güvencesini garanti altına aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hem en az bin lira vereceksin ve SGK'sını, bütün bu güvencelerini de bunun üzerinden asgari teminat altına alacaksın. Bu, bu demektir. Bu bir güvencedir, bir korumadır. İşveren daha fazla para verecekmiş, versin. Bunun önünü tutan yok ve bunu da belirlemeye siyasi partilerin hakkı yok. Bir siyasi partinin lideri kalkıp da herhangi bir özel sektörde iş verene 'şu kadar para vereceksin' diyemez. Asgari ücreti koyar. O da nedir? Dediğim gibi bu işin en az limitidir. 'Bunun altında veremezsin' der. Ve bunu güvenceye alır, koruma altına alır. Devlette, bu adım adım uygulanır' 'diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Maalesef, bazı özel sektörlerde, bu güvenceyi vermeden insan çalıştıranlar var mı? Var. Özellikle Doğu, Güneydoğu bu bölgelerde bu tür şeyler oluyor. Bunun için de tabii Çalışma Bakanlığımızın, bunları takip, kovalama gibi gayretleri devam ediyor. Tabii bunların hepsi de hesapsız, kitapsız, desteksiz atılan rakamlar. Bakın şimdi az önce değerli bakanım bir şey söyledi. Bu 8 saat olayını söyledi. 8 saat olayını biz 5 gün üzerinden aldığımız zaman bu 40 saat yapar. Fakat biz, bu son maden olaylarından sonra ne dedik? 'Madenlerde bu işi yeniden ele almamız lazım’ dedik. Nihai olarak kaçta karar kıldık? Nihai olarak işi buraya düşürdük. Dedik ki bu iş ağır iştir. Benim teklifim biraz daha azdı. Ben '7 yapmamız lazım' dedim. Ama 7,5'ta karar kılmışlar. Niye? Bu iş, ağır iş. Onun için burada bunu bu şekle dönüştürmemiz lazım, dedik. Türkiye bu noktada emsalleriyle mukayese edilmeyecek noktaya gidiyor" dedi.

İktidara geldiklerinde asgari ücretin 184 lira olduğunu, bugün ise bin liraya çıktığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 çocuğu olanların da gelir vergisi muafiyeti ile daha fazla ücret aldığını kaydetti. 2002'de 230 milyar dolar olan milli gelirin bugün 3,5 kat artarak 820 milyar dolara yükseldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar durup dururken olmadı. Ve eğer güçlü bir Türkiye varsa bu böyle oldu" dedi. Asgari ücrette 5 kattan fazla artış olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 yılı için 2,5 kat artışla milli gelirin 2 trilyon dolara çıkmasını istediklerini ifade etti.

ŞEHİR HASTANELERİ PROJESİ

İşçilerin eskiden rezil durumda olan SSK hastanelerinden başka yere gidemediğini, eczanelerde ise ilaçların bazen olmadığını, şimdi ise istenilen hastane ve eczaneye gidilebildiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nerelerden nereye geldik. İnsanca muamele görmek çok önemli" diye konuştu. 15-16 büyükşehirde kurulan şehir hastanelerinin hayali olduğunu, 30 büyük ilde şehir hastaneleri kurulacağını, son Kuveyt seyahatinde de bu konuda bazı gelişmeler yaşandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların şehir hastanelerine girdiğinde tüm problemlerini çözerek oradan çıkacağını belirterek, ambulansı olmayan Türkiye'de şimdi helikopter ve jet ambulanslar bulunduğunu vurguladı.

Türkiye'nin, batıdaki her ülke ile rekabet edecek konuma geleceğini söylediklerini ve bunu da başardıklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanuni Sultan Süleyman'ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" sözünü anımsatarak, sağlığın önemine de dikkati çekti.

Okullar açıldığında öğrencilerin artık sıraların üzerinde kitaplarını hazır bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilik yıllarında kitap bulmakta zorlandıklarını anımsatarak, tüm öğrencilere akıllı tahtaları ve bilgisayarları ulaştıracaklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 79 yılda 6 bin 100 kilometre yol yapılmasına karşın, 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarını, tüm bunların kaza riskini iyice azalttığını, batı dünyasının Marmaray'ı görünce şaşırdığını, boğazın altından raylı sistemle milyonlarca kişinin geçtiğini söyledi. Gelecek yıl Avrasya tünelinin biteceğini, 3. köprünün bu yıl sonuna kadar yetişme ihtimalinin bulunduğuna da işaret ederek, "Bunları 10 sene, 15 sene önce konuşsaydık inanır mıydınız? Ama iman öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır" dedi.

“26 HAVALİMANI SAYISINI 53'E ÇIKARDIK”

Adıyaman'da projesiyle, tasarımıyla muhteşem olan Nissibi Köprüsü'nün açılışını yapacaklarının müjdesini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan,  26 havalimanı sayısını 53'e çıkardıklarını belirterek, "Hakkari'ye havalimanı yapacağız, müteahhit tehdit edilir, makineler yakılır. Aynı şekilde Iğdır'da aynı durumu yaptılar. Aynı şeyi Kars'ta, Ağrı'da yaptılar. Bütün bunlara rağmen biz havalimanlarını bitirdik. Barajlar yapılıyor aynı şekilde tehdit ediyorlar. Bu barajdan ne çıkacak? Bu barajdan su elde edeceğiz, elektrik enerjisi elde edeceğiz. Nedir senin bu istemediğin, yaptığın ne? Neymiş, bunlar terörü engellemek için yapılıyormuş, eğer terörü engellemek için yapılıyorsa bundan dolayı ayrıca teşekkür etmen lazım. Değerli kardeşlerim bunlar benim Kürt kardeşlerimin istismarından başka bir şey değil. Ben Kürt kardeşimi de, Türk kardeşimi de, Laz'ını da, Çerkezi'ni de, Romanı'nı da, Arnavut'unu da, Boşnak'ını da, yaratılanı yaratandan ötürü sevme anlayışıyla seviyorum. Asla ayrım yapmıyoruz, yapmadık” dedi.

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Ben diyorum ki 'Hakkari'deki kardeşim Van'a kadar niçin karadan gelsin? Hemen Yüksekova'dan uçağa binsin, gideceği yere gitsin.' Ama oradakiler de diyor ki 'Yok olmaz.' Diyen kim? Terörist. Bunlara şimdi gerekli cevabı nereden vereceğiz? Sandıktan verilmesi lazım. Verilmesi lazım ki bu hak gerçekleşsin. İnşallah Hakkari'deki havalimanı da bütün engellemelere rağmen bitme noktasına geldi. Öyle zannediyorum ki bu ayın ortalarında orayı açacağız. Türkiye'nin önünde zaten bunların engellemelerine rağmen bir ufuk var. Biz bu ufka ulaşacağız. Bunların hayal bile kuramayacak kadar körleşmiş bir zihniyetleri var. Şimdi bir taraftan da ülkenin yönetimine talip oluyorlar. Allah beterinden saklasın" dedi.

SİGORTALI ÇALIŞAN SAYISINDAKİ ARTIŞ

Çalışanların geride kalan 13 yılda ücretten sosyal haklara kadar her alanda çok büyük kazanımlar elde ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,2002 yılında sigortalı sayısı 12 milyonken, bugün bu rakamın 20 milyona yaklaştığını bildirdi. Son 5 yılda 5 milyon 319 bin istihdam gerçekleştiğini ve  bu rakama küresel kriz ortamında ulaşıldığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, işsizlik oranını 2023 yılında hedeflenen şekilde yüzde 5'e düşürmek için pek çok tedbiri, programı hayata geçirdiklerini vurguladı.

Mesleki eğitime önem vererek 1 milyondan fazla vatandaşın bu imkandan yararlanmasını sağladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, maden kazalarındaki kayıpların önüne geçmek için çalışma şartlarının iyileştirilmesinden, sığınma odalarına kadar pek çok zorunlu uygulamanın devreye girdiğini kaydetti. Özellikle madenlerde çalışan işçilerin en düşük ücretinin, asgari ücretin iki katından az olamadığını, çalışması durdurulan iş yerlerinde üretime devam eden işverenlere hapis cezası getirildiğini de kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı da önemli bir reform olarak niteledi.

“TÜRKİYE GELİR DAĞILIMINI İYİLEŞTİREBİLEN İKİ ÜLKEDEN BİRİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunlara rağmen eksiklerin de bulunduğunu belirterek, konuşmasını şu sözlerle bitirdi: "Eksikler yok mu? Elbette var. Bugüne kadar yapılanları kar hanemize yazıp eksikleri tamamlamak için Cumhurbaşkanlığıyla, hükumetiyle, sendikalarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla,  çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe ortaya çıkan katma değerden milletimizin her bir ferdinin yararlanması için her türlü çabayı göstereceğiz. Türkiye, OECD içinde bir yandan zenginleşirken bir yandan da gelir dağılımını iyileştirebilen iki ülkeden biridir. İnşallah önümüzdeki dönemde bu konuda ilk sıraya yerleşmeyi hedefliyoruz."

Tüm Haberler