Kuveyt’e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda soruları cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapının yol açtığı yargıdaki tahliye krizine ilişkin, “Pensilvanya'dan alınan bir talimat söz konusudur. Gece sabaha kadar odasında çalışma yürüten bir hâkim ve oda kilitli. Çok çok tehlikeli ve sıkıntılı bir süreç. Bu örgütün içinde yer alan herkesin bedelini ödemesi lazım. Herkes A'dan Z'ye bunun hesabını verecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere Kuveyt’e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Bir basın mensubunun, “Paralel yapı iddialarıyla ilgili olarak başlatılan operasyonlar kapsamında hafta sonu bazı tahliye kararları çıktı. O tahliye kararları sonrasında tahliye kararlarını durdurma yönünde karar alındı ve bugün tahliye kararlarında ısrar edilmesi yönünde yeniden bir karar çıktı. Aynı zamanda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da olağanüstü toplantı kararı aldı ve şu anda da o konuyu değerlendiriyorlar. Tüm bu yaşananlarla ilgili size gelen bilgiler nelerdir, tüm bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle de kararın uygulanmamasını hukuksuzluk olarak niteleyenler var, bu eleştirilere de ne dersiniz?” sorusuna cevaben Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle tabii burada yetki kullanımı açısından şu anda kendilerine ait olmayan bir yetkiyi kullanmak suretiyle yetki gaspı yapan bir yargı mercii var. Bir defa şu anda HSYK’nın saat ondörtte başlattığı toplantı bana göre geç kalmış bir toplantı. Bunlar biliyorsunuz 23 Nisan tatil günü, tatil gününde bu işi başlattılar ve ardından Cumartesi-Pazar tatil, aynı şekilde bu tatilde de bunu sürdürdüler. Ve çok daha ilginci, gece sabaha kadar odasında çalışma yürüten bir hâkim ve oda kilitli. Kimseye bu odayı açmayacak derecede de bu işi anlaşılmayacak şekilde sürdüren bir hâkim veya iki hâkim. Bu tabii Türkiye’de bu ilişkilerin nerelere geldiğini göstermesi bakımından çok çok tehlikeli, çok çok sıkıntılı bir süreç. Nitekim şu anda gönderilen başmüfettişlerin hazırladıkları raporu biliyoruz. Öyle zannediyorum ki HSYK da bu raporlar istikametinde kararını verecektir. Dolayısıyla bu karar verilmeden şu anda benim burada herhangi bir açıklama yapmam doğru olmaz” dedi.
“PENSİLVANYA'DAN ALINAN BİR TALİMAT SÖZ KONUSU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat bir şeyi söylemem lazım; bakın bazı milletvekilleri İstanbul’da Adalet Sarayı’na gidiyorlar. Anayasamızın 138. maddesine baktığımız zaman, 138. maddede bir defa yargı esnasında ister milletvekili olun, ne olursanız olun yargıyı baskı altına alamazsınız. Bunlar oraya geliyorlar ve Adalet Sarayı’na giriyorlar. Tabii Adalet Sarayı’na bu milletvekillerinin sokulması yanlış bir olay. Onlar yanlış olduğu kadar aynı şekilde avukatların belli saatten sonra oraya girmek suretiyle onların da orada bir baskı oluşturma gayretleri, onlar da ayrı bir sorun. Yani bunların hukukla falan alakası yok, tamamen hukuk dışı ve Pensilvanya’dan aldıkları talimatla, orada yapılmış olan dualarla vesairelerle bir yönlendirme burada söz konusu. Temenni ederim ki bugün HSYK’nın alacağı kararla ideal netice yakalanmış olur. Tahliye kararı, bu tahliye kararıyla bir taraftan sosyal medyada bir algı operasyonu sürdürülmesi, bu algı operasyonuyla dikkat edilirse arşiv resimleriyle adeta sanki cezaevinden çıkmışlar, artık dışarıdalar gibi orada yayınlamak, bunları göstermek, gerçekten bunlar çok çok çirkin. Nasıl bir örgüt çalışması olduklarını göstermesi bakımından çok çok önemli. Şimdi bu örgütün içerisinde yer alanların hepsinin A’dan Z’ye tabi ki bedelini ödemesi lazım. Bu ülke rastgele bir ülke değil, bu ülkede artık demokrasi egemen olacak, hukuk yerini bulacak, adalet yerini bulacak. Öyle isteyenin istediği gibi adaleti tanzim etme, şekillendirme yetkisi de yoktur, hakkı da yoktur; daha da ileri gitmek istemiyorum, daha farklı şeyler anlatmak istemiyorum.”
KKTC CUMHURBAŞKANI AKINCI’YA: “AĞZINDAN ÇIKANI KULAĞININ DUYMASI LAZIM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kıbrıs’ta bir yönetim değişikliği oldu ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı seçildi. Siz de bir kutlama mesajı yayınladınız zaten. Ama Mustafa Akıncı’dan, Yavru Vatandan çok duymaya alışık olmadığımız bazı açıklamalar geldi, Yavru Vatan-Ana Vatan değil, iki ülke kardeş ülkeyiz ifadesini kullandı Akıncı. Siz bu açıklamayı nasıl değerlendirirseniz? Ve bu yönetim değişikliğiyle Türkiye’ye Yavru Vatan arasında bir ilişki değişimi olur mu?” sorusuna da şu karşılığı verdi: “Bakın bu ifadeler bir sıcaklığın gereğidir. Sayın Akıncı şu anda Kuzey Kıbrıs halkı tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’dır. Ben yazılı mesajımızı gönderdim, sözlü olarak da arkadaşlara telefonla bağlamalarını söyledim, telefonda da kendisini ayrıca tebrik edeceğim. Fakat burada iki kardeş ülkeyiz, dediğiniz zaman, burada çok farklı ortaya tablolar çıkar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkanı kulağının duyması lazım. Bakın burada Türkiye Kuzey Kıbrıs’a bugüne kadar niye, niçin sahipleniyor, bunun bir esbabı mucibesi var ve bu esbabı mucibeyi burada bizim dillendirmemize gerek yok. Dolayısıyla da kardeş olarak bir çalışmanın bile, şüphesiz ki bazı şartları vardır, kardeş olarak çalışmanın ötesinde Yavru-Ana Vatan olarak çalışmanın da bir bedeli vardır, yani bu ülke Kuzey Kıbrıs’ta bir bedel ödemiştir, hala bu bedeli ödemeye devam etmektedir. Biz şehitler vermişiz; niye? Bu yavru vatan böyle bir bedeli ödemeyi gerektiriyor, diye bu adımlar atılmıştır. Ondan sonra buranın imarı için, bugünlere gelebilmesi için hala bu süreci devam ettirirken, şu anda bizim yıllık oraya yaptığımız ödeme son olarak aklımda kalan 1 milyar dolar civarındadır, fazlası vardır azı yoktur. Yani bu rakamlar ciddi noktalarda ve hiçbir zaman burayı görmemezlikten gelmedik. Bakınız biz göreve geldiğimizde 10 yıl önce, 12 yıl önce öğrenci sayısı 25 bin iken şu anda 60 bine yükseldi. Şimdi bunlar bir gayretle oluyor, sadece kuru kuruya kardeşlikle bu işler olmuyor. Oraya karşı olan bizim dayanışmamız, farklılığımız ve şu anda uluslararası camiada Kuzey Kıbrıs’ın kavgasını veren kim? Acaba Sayın Akıncı bu kavgayı tek başına verebileceğini mi zannediyor, böyle bir şey mi var? Orayla ilgili onların baktığı açıdan biz Kuzey Kıbrıs’a bakamayız. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a bakışı, evet, Yavru Vatan’dır, bundan sonra da Yavru Vatan olarak bakmaya devam edecektir. Bir ananın yavruya olan ilgisi, alakası neyse, bundan sonra da yine o ananın yavruya olan ilgisi aynen devam edecektir. Kendi bunu ifade edebilir, ben onun bunu bu şekilde ifadesini de hoş görüyle karşılarım, ama burada hassas olmak lazım, dikkatli olmak lazım, diye düşürüm, çünkü sonra bunlardan sarfınazar edebilirler, o zaman da yazık olur.”
“KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ’Yİ BUGÜNE KADAR ÇANAKKALE’DE GÖRMEDİM”
Bir basın mensubunun, “Çanakkale’nin 100. yılında bir törenle düzenlendi Çanakkale’de, bu noktada muhalefet biz davet edilmedik dedi, Kılıçoğlu da orada olmak isterdik ifadelerini kullandı. Siz neler söylemek isterseniz?” sorusuna cevaben de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğrusu ben davet edilip edilmediklerini bilmiyorum. Ama ben size şunu söyleyeyim: 11 yıldır bu ülkede Başbakanlık yaptım, Başkanlığım süresince bir gün ne Sayın Kılıçdaroğlu’nu, Sayın Baykal’ı, ne Sayın Bahçeli’yi ben Çanakkale’de görmedim. Her yıl 18 Mart’ta ben orada olmuşumdur, ama onlar hiçbir törene katılmamışlardır. Şimdi ne oldu da, bize davet gelmedi, onun için gelemedik diyorlar? Bunu da yine bir siyasi spekülasyon malzemesi yapmak istiyor. Ama ben sadece şunu soruyorum, bakın kendileri partilerine genel başkan olduğundan bu yana acaba bir kez Çanakkale’ye geldiler mi 18 Mart 1915 Anma Törenlerine? Olay bu kadar basittir, bir kez gelmemişlerdir, ben görmedim, farklı yerlerde törenler düzenlediyseler onu da bilemem” dedi.
RUSYA LİDERİ PUTİN’İN ‘SOYKIRIM’ İFADESİNİ KULLANMASI
“24 Nisan’da Çanakkale’deki törenler devam ederken Erivan’da da 100. yıl törenleri vardı, Rusya Lideri Putin de o törene katılanlar arasındaydı, soykırım ifadesini kullandı. Türkiye daha önce Vatikan ve Viyana büyükelçilerini geri çekmişti, bunun üzerine Rusya’ya yönelik veya bu ifadeyi kullanan diğer ülkelere yönelik bir yaptırım olacak mı? Siz nasıl değerlendirirsiniz bu açıklamayı?” şeklindeki soru karşısında da Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’nın tabi bu ilk defa kullandığı bir ifade değil, daha önce de bunu kullandı, benzer ifadeyi Fransa da aynı şekilde kullandı. Tabi ben şahsen Putin’in böyle bir adamı atmasına üzgünüm, kırgınım, bunu da söyledim. Ve şunu da çok açık, net söyledim: Eğer bu tür soykırımlar noktasında bazı adımlar atılıyorsa, o zaman Rusya kendi tarihini bir defa masaya yatırması lazım. Bakın daha fazla gerilere gitmeye gerek yok, şu anda işte Ukrayna’da olanlar ortada, Kırım ortada, Donetsk ortada, Luhansk ortada, bütün bu yapılan ortada, bunların da hesabını versinler. Türkiye kaldı ki bir soykırım asla yapmamıştır. Ve çok açık, net bir şey söylüyoruz, diyoruz ki, biz arşivlerimizi açıyoruz, Ermenistan da varsa arşivlerini açsın, üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsın, otursun tarihçiler komisyonlar oluşturulsun çalışmalarını yapsın. Bunu defaten söylememize rağmen Avrupa Birliği’nin aklı yeni başına geliyor, diyor ki, ‘Türkiye arşivlerini açması lazım’; biz çoktan bunu söyledik. Ama bu tek taraflı olmaz, varsa Ermenistan’ın o da açsın. Biz zaten bu arşivlerimize dayanarak konuşuyoruz. 1 milyon 400 bin Ermeni’nin öldürüldüğü söyleyenle hangi belgeye, hangi bilgiye dayanarak bunu söylüyorlar, neredeymiş bu kadar insan, bunu onları ortaya koysunlar” diye konuştu.
“ERMENİSTAN HALKIYLA BİR SORUNUMUZ YOK, SORUN ERMENİ YÖNETİMİDİR, ERMENİ DİASPORASIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı şekilde Fransa neye dayanak böyle bir şeyi söyleyebiliyor? Şu anda Fransa’da 600 bin Türk var ve bunların içerisinde 200-250 bin Fransa vatandaşı olan Türk var. Yani onların bu noktadaki yaklaşımını hiç kaale almadan böyle bir adımı atmak bana göre, yani Hollande açısından söylüyorum, yanlış yapmıştır ki kendilerine biz bunu defaten söylememize rağmen bunlar bunu yapmışlardır. Ama işte oraya gelen iki devlet başkanı olmuştur, çünkü onlar Türkiye’ye saldırı için bunu bir plan şeklinde düzenlemişlerdi. Hamdolsun bize de 20 tane devlet başkanı geldi, başbakanlar geldi, bunun yanında hükümet başkanları geldi, bunun yanında bakanlar geldi, 80’e yakın böyle bir katılım oldu, bu da bizi ayrıca memnun etti, mutlu etti. Ama biz işi Ermenistan’a yönelik bir saldırı planı olarak düşünmedik, tam aksine biz şehitlerimizi andık. Zaten bizim de Ermenistan halkıyla bir sorunumuz yok, sorun Ermeni yönetimidir, Ermeni diasporasıdır, bunun da gayet iyi anlaşılması lazım, bilinmesi lazım.”