Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) 23. Genel Kurulu’na katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde son yıllarda demokrasiye yönelik her saldırı, aynı zamanda ekonomiyi hedef alıyor. Gezi olayları başladığında, ekonomiyi durduralım dediler. Şimdi de bazı özel mahfillerde kadeh tokuşturuyorlar, 'İktidar partisinin iktidarı kaybı yakındır, şerefine' diye. Bu millet size bu kadehleri tekrar tattırmayı Allah'ın izniyle nasip etmeyecek. Çünkü siz, millî iradeye aykırı olarak bu ülkeyi yönetmek istiyorsunuz” dedi.
Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen törende yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin 23. Genel Kurulu’nun başarılı geçmesi dileğini ifade ederek, Genel Kurul’un, ülkemiz, milletimiz, insanlık için hayırlara vesile olması temennisini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar MÜSİAD çatısı altında görev yapanlara teşekkür ederek, MÜSİAD'ın Türkiye'nin ekonomisine, üretimine, istihdamına olduğu kadar demokrasisine de çok önemli katkılar yaptığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben TÜSİAD ile ilgili herhangi bir şey bugün söylemeyeceğim. Gerekenleri zaten başkan söyledi. Zaman kaybetmeyelim, iltifat olur" dedi.
“SİZLERİ BUGÜNÜN ALPERENLERİ OLARAK GÖRÜYORUM”
Milletin bağrından çıkan ve orada neşvü nema bulan MÜSİAD'ın bugün de aynı şekilde yola devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her ne pahasına olursa olsun değil, helalinden kazanmayı sadece kendiniz için değil, ülkemiz ve milletimiz için çalışmayı ilke edindiğiniz için her birinizi kutluyorum" diye konuştu.
Türkiye ile birlikte dünyanın dört bir yanında bu doğrultuda koşturan, mücadele veren her MÜSİAD'lıyı, "bugünün alperenleri ve dervişleri" olarak gördüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Emeğinizle, üretiminizle, ticaretinizle daha önemlisi örnek hayatınızla çok önemli bir görev ifa ediyorsunuz. Ekonomideki önemli rolünüz yanında, milletimizin bu coğrafyadaki bin yıllık medeniyet davasına verdiğiniz katkıyla da her türlü takdiri ve teşekkürü hak ediyorsunuz. Allah yar ve yardımcınız olsun" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2003 yılının başından bugüne kadar elde ettiği başarının sırrının "Sürekli üretimi artırmak, büyümeyi desteklemek yani pastayı büyütme yönünde çalışmak" olduğunu söyledi. Bunun için yanlarına iş adamlarını alıp, dünyanın dört bir yanını adeta karış karış dolaştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu gaye ile 'acaba Türkiye'ye ilave ne kazandırabiliriz' diye gece gündüz çalıştık. Kökenine, meşrebine bakmaksızın ülkemizin geleceği için taş üstüne taş koyan herkesi bunun için destekledik. 'Bu beyaz Türk’tür, bu zengin Türk’tür' demedik. Bu milletin vatandaşı olan her bir ferdine aynı şekilde yaklaştık. Uluslararası sermayeyi, küresel girişimcileri Türkiye'ye çekmek için bizzat uğraştık, bizzat mesai harcadık" dedi.
“GİRİŞİMCİNİN ÖNÜNÜ AÇTIK, YATIRIMLARI TEŞVİK ETTİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şekilde Türkiye'nin dolardaki kur artışına rağmen GSYİH’yi 230 milyar dolardan 800 miyar dolara çıkardıklarını aktararak, artan gelirden, ortaya çıkan zenginlikten milletin her kesiminin faydalanabilmesini sağladıklarını söyledi.
Girişimcinin önünü açtıklarını, yatırımları teşvik ettiklerini, ücretlilerin gelir düzeyini yükselttiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002 yılında ülkemizde net asgari ücret 184 liraydı. Bu yılın ocak ayı itibarıyla bu rakam, 849 lira oldu. 5 katın üzerinde bir artış var. Ortalama memur maaşı 2002 yılında 578 lira iken bu rakam 2015 Ocak ayı itibarıyla 2 bin 481 liraya çıktı. Burada 4 kattan fazla bir atış söz konusu. 2002 yılında en düşük Emekli Sandığı emeklisi maaşı 377 liraydı. Bugün bu rakam bin 351 liraya ulaştı. 3,5 kattan fazla artış var. SSK işçi emeklilerinin en düşük emekli maaşı, 257 liradan 1072 liraya yükseldi. Hatırlayın bir zamanlar SSK'nın başında kim vardı? Kim vardı? Şimdi bol keseden atıp tutuyor. Suçlu kim? Hemen uyduruyor. 'Suçlu o zamanki siyasiler' diyor. Yani o siyasinin genel müdürü olarak beyefendinin hiç suçu yok. Siyasetçi kiminle çalışır, bürokratıyla çalışır, teknokratıyla çalışır. Demek ki yanlış yapmış. Sizler gibi eksik, yanlış adamı bulmuş ve bundan dolayı da çok ağır bedel ödemiş, iktidar kaybetmiş. Bürokratıyla siyasetçi güç kazanır. Eğer o bürokrat yanlışsa, sakatsa, eksikse iktidarlar kaybolur gider. Tabi burada da seçmede bir hata yapılmış. Böyle yanlış tipler seçilmiş" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bağ-Kur'lu esnafın en düşük emekli maaşının 149 liradan 869 liraya yükseldiğini, neredeyse 6 katlık bir artışın olduğunu belirterek, "Bu rakamlara bin liranın altındaki emekli maaşlarına seyyanen 100 lira artış yapan, 1000 lira ile 1100 liranın arasındaki maaşları da 1100 liraya yükselten son düzenleme dahil değil. Temmuz ayında yürürlüğe girecek bu düzenlemeyle bilhassa düşük maaş alan emeklilerin gelirlerindeki artış oranı çok daha yüksek düzeylere ulaşır" dedi.
“GÖRDÜĞÜM YANLIŞLARI UYARMA GİBİ BİR GÖREVİM VAR”
Türkiye'nin zenginleşmesinin, büyümesinin tüm kesimlere yansımalarının sadece bunlardan ibaret olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Burada bir ciddi değerlendirme yapmamız lazım. Şu anda bir panayır yeri açıldı. Geçmişte de vardı bu panayır yerleri. Bir veriyorsa, beş vereceğim diyenler, iki vereceğim diyenler. İki daire, iki anahtar dağıtanlar. Hep biz bunları, bu ülkede yaşadık değil mi? Ekranları başında bizleri izleyen sevgili vatandaşlarıma özellikle bunları duyurmak istiyorum. Ben şu anda herhangi bir partinin genel başkanı değilim ama sorumluluk makamında olan bir Cumhurbaşkanıyım. Cumhurun başkanıyım. Gördüğüm yanlışlar varsa, bunları uyarma gibi de bir görevim var. Bu benim tarafsızlığımın da gereğidir. Tarafsızlığım zaten bunu gerektirir. Çünkü ortada bakıyorsunuz bir cinayet var. Seyir mi edeceğiz? Yoksa müdahale mi edeceğiz? Müdahale etmeye mecburuz. Üniversite öğrencileri sadece 45 lira burs veya kredi alıyordu. Ocak ayıyla 330 liraya yükseldi. Bu destek değil mi? 65 yaş maaşı neydi biliyor musunuz 2002'de? 24 lira. Ocakta 145 lira oldu. Bu destek değil mi? Temmuz ayı itibarıyla 200 liraya çıkıyor. Muhtar aylıkları neydi biliyor musunuz? 97 lira. Şimdi 904 liraya çıktı. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Bir de bu dönemde yeni başlatılmış uygulamalar var. Eşi vefat etmiş hanımlara iki ayda bir olmak üzere 500 lira ücret veriyoruz. Oğlu veya eşi askere gitmiş muhtaç durumdaki ailelere bu süre içinde ayda 250 liralık bir ödeme yapılıyor. Bunlar Başbakanlığım döneminde başlatılmış olan destekler. Bunlar ne? Bunlar destek değil mi? Şu anda bu bol keseden atanların zihniyetlerinin iktidar olduğu dönemleri yaşadık biz bu ülkede. Böyle bir şey olmadı. Engelli çocuklara zerre kadar ellerini uzatmadılar. Biz engelli çocuğuna evinde bakan muhtaç durumdaki ailelere, engellilik durumuna göre ayda 291 ile 437 lira arasında bir destek sağladık. Şimdi daha da artacak. Sosyal yardımlar kapsamındaki bu tür ödemelere ilişkin örnekleri de çoğaltmak mümkün."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi büyütmenin çabası içinde olduklarını, buradan ortaya çıkan zenginlikten, refah artışından toplumun her kesiminin istifade etmesini istediklerini söyledi.
“TÜRKİYE YILDA EN AZ YÜZDE 6-7 BÜYÜME SAĞLAYACAK POTANSİYELE SAHİP”
Türkiye'nin geçen yıl yüzde 2,9 büyüdüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yüzde 2,9'luk yani 3'lük büyüme oranı asla Türkiye'nin gerçek potansiyeline, gücüne uygun değildir. Türkiye yılda en az yüzde 6-7 büyüme sağlayacak potansiyele sahiptir. Bunu başarırsak işte biz ilk 10 arasına Allah'ın izniyle gireriz. Yeter ki bunu harekete geçirebilelim" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, içeride ve dışarıda birilerinin bunu engellemek için ellerinden geleni yaptığını kaydederek, "Ülkemizde son yıllarda demokrasiye yönelik her saldırı, aynı zamanda ekonomiyi hedef alıyor. Gezi olayları başladığında ne dediler? Burada, az önce Sayın Başkan'ın ifade ettiği örgütün mensupları da vardı, 'Ekonomiyi durduralım' dediler. Bunların mensuplarından bazıları önlükler takarak yürüdüler, yürüyüş yaptılar. Şimdi de bazı özel mahfillerde, hep bunların haberleri bize geliyor, kadeh tokuşturuyorlar, 'İktidar partisinin iktidarı kaybı yakındır. Şerefine' diyorlar. Bu millet size bu kadehleri tekrar tattırmayı Allah'ın izniyle nasip etmeyecek. Çünkü siz, milli iradeye aykırı olarak bu ülkeyi yönetmek istiyorsunuz. Bu ülke, sermayenin yönettiği bir ülke olmayacak. Bu ülke, milli iradenin egemen olduğu bir ülke olarak inşallah bu yolda devam edecek" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonominin durmasının, üretimin düşmesi, ihracatın azalması, istihdamın gerilemesi anlamına geldiğini anlatarak, "Bundan zarar görecek olan da 78 milyon vatandaşımızın her biridir. Hem bu ülkede yaşayacaksın, bu ülkenin vatandaşı olacaksın hem de ekonomiyi durdurma çağrısı yapmak akıl ziyanı işareti değilse, başka bir projenin ifadesidir. Bu tezgah tutmayınca, milli iradeye çarpıp darmadağın olunca bu defa ne yaptılar? 17-25 Aralık darbe girişimini devreye aldılar. Kimlerle? Paralel devlet yapılanmasıyla beraber, müşterek çalışıyorlar, dayanışma beraber. Bunların hepsinin tespiti var. Muz cumhuriyetinde pazarlıkları yapanlar, oralarda ihaleleri alanlar, birlikte yürüttükleri iş, operasyonlar birlikte. Orada da en öncelikli hedeflerden biri, Türkiye'nin milli kurumlarıydı. Onlarla birlikte özel sektörümüzün önemli aktörleriydi. Yani hedefte yine ekonomi vardı, ekonomiyi çökertme gayesi vardı. Allah aşkına, soruyorum sizlere ülkesini, milletini gerçekten seven kim? Hangi kesim böyle bir çabanın içinde olabilir? Türkiye ekonomisi zarar gördüğünde, bunun ceremesini hepimiz çekmeyecek miyiz? Bir zamanlar bunlar bazı malum sendikalar tarafından işgal edildiğinde, feryat edip ağlayanlar değil miydi? 'Devlet nerede?' diye kapı kapı dolaşanlar bunlar değil miydi? Çünkü bunlar o dilden anlıyorlar, o dilden anlıyorlar. Biz o dile müsaade etmeyelim ülkemizin çıkarı, menfaati için diye gayret sarf ediyoruz, bunlar ise bize hala bent oluşturma gayretinin içindeler. Niye biliyor musunuz? Sadece taşıdığımız kimlik sebebiyle, tüm mesele bu. Bu işten öyle de olsa böyle de olsa bizler hiç kulak asmadan faydanın geleceği yana bakalım" diye konuştu.
“FAİZ, HİÇBİR ZAMAN ÜLKENİN YARARINA OLMADI”
Gezi olaylarında faiz lobilerine nasıl çalışıldığını hep anlattıklarını işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Faiz lobileri şu anda o malum kurumların içerisinde var mı? Var. Oradan çok ciddi bir gücü devşiriyorlar mı? Devşiriyorlar. Maalesef buna hizmet edenler kim olursa olsun ben onlara iyi nazarla bakmıyorum, onu da söyleyeyim. Kim olursa olsun" dedi.
Faizin hiçbir zaman ülkenin yararına olmadığını ve olmayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "ABD, Batı, Japonya bu işi hiç bilmiyor mu? Ya bunlar 1 puan eksi faiz uygulamasını yaparken bize ne oluyor da şöyle aralığa baktığımız zaman 11 civarında, komisyonlara baktığımız zaman 15-16-17-18'lere kadar çıkıyoruz. Bu ülkede Allah aşkına yatırım olur mu? Soruyorum size. Hangi mantık, hangi anlayış hala kalkıp da 'Biz faizi artıralım' diyerek bunun kovalayanı oluyor. Tabii diyeceksiniz ki 'Sayın Cumhurbaşkanım siz bu işin başındaydınız.' Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem/Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım. Derdimiz bu."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin borçlanma faizini yüzde 63'ten tek haneli rakama getirene kadar çok hendek atladıklarını dile getirerek, "Ama başaracağız bu işi, er veya geç başaracağız. Eğer bugün Türkiye'yi IMF'nin baskısından kurtarmışsak, bilesiniz ki verdiğimiz bu kavgayla bunu başardık. Hala IMF'nin sultası altında kalmayı arzu edenler de var bu ülkede. Bunu da bilmenizi istiyorum. Bizzat, ki Davos'a son gidişimdi, Davos'a son girişimde hani malum bir IMF Başkanı vardı ya, o vardı. Onunla bir görüşmemiz olmuştu. O görüşmemizde dedim ki 'Siz bize mali destek mi vereceksiniz yoksa bize idari, siyasi proje mi vereceksiniz? 'Eğer mali destek verecekseniz verin, ülkemizi yönetmesini biz biliriz. Para noktasında da alacağınızı, hazırladığımız taksitler içerisinde Türkiye size şakır şakır öder.' İşlerine gelmedi biliyor musunuz? Ama dedik ki 'Bizim idari ve siyasi yapımızla biz sizden nasihat alamayız.' Almadık. 23,5 milyar doları da biz bunlara tıkır tıkır ödedik, işi bitirdik. Şimdi bizim bunlara borcumuz yok. Şimdi onlar bizden borç istiyor. 'İhtiyacımız olursa bize 5 milyar dolar borç verir misiniz?' diyorlar. Başbakanlığım döneminde verebileceğimizi söylemiştik. Herhalde şimdi onlar da talep etmiyorlar" dedi.
“17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİNİ KUTSAYANLAR, KATİLİNE AŞIK KURBANLAR GİBİDİR”
Merkez Bankası rezervinin 120 milyar dolar civarında bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşin gerisindeki niyet açıkça ortadayken, Gezi olaylarını ve 17-25 Aralık darbe girişimini adeta kutsayanlar, katiline aşık kurbanlar gibidir. Bakını o zaman Gezi olaylarında faiz nereye düşmüştü? 4,6'ya kadar düşmüştü. Hedefimiz onu 2,5'a düşürmekti. Bunu gördüler. Baktılar ki 'Ya bu adamlar 2,5'a inecekler', hemen orada vurgunu vurdular. Bu iş, Gezi olayları sadece içeride tezgahlanmış bir olay değil, dışarıda uzantıları var. Malum medya dünyada, yazılı ve görsel medya, nasıl zil takıp oynadıklarını gördünüz. Neler yazdılar, neler görüntülediler bunları hep gördünüz. Benzer şeyleri bundan sonra da yapabilirler. Onlara ekonomik kriz üzerinden siyasi sonuç elde etme aklı verenler, elbette ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Bu oyuna alet olanlar ise gözlerini bürümüş kinden ve hırstan kendilerini kurtaramadıkları müddetçe birer maşa olarak kalmaya mahkumdur. Sayın Başkan'ın söylediği bu kurumun başkanı, malum Demirbank ve Tarişbank olayında onun suç layihası aslında bayağı kabarıktır. Bunu ben geçenlerde de söyledim. Bunların Lüksemburg bağlantısını bilenler de zaten bu işin aslında geri planını, MÜSİAD bunu aslında yapmalıdır, ki bu ülkede bu tür kurumların başlarında kimler var, bunları milletimizin bilmesi bakımından bunlar çok önemli. Bunlar bizim üzüntümüze mucip oluyor. Ne olursa olsun elden ele dolaşan her maşa gibi bunlar da işe yaramaz hale gelince bir kenara atılacaklar, hiç merak etmeyin" dedi.
“TÜRKİYE'Yİ 2023 HEDEFLERİNE ULAŞMAKTAN NE YAPARLARSA YAPSINLAR ALIKOYAMAYACAKLAR”
Türkiye'yi gerçek büyüme potansiyeline kavuşturmakta kararlı olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaşmaktan ne yaparlarsa yapsınlar alıkoyamayacaklar. Her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna inanan insanlar olarak bu mücadeleye devam edeceğiz. Daha çok üreteceğiz, daha çok ihracat yapacağız, daha çok istihdam oluşturacağız, dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara kollarımızı daha çok açacağız, zalimlerin karşısında daha gür sesle itirazlarımızı dile getireceğiz çünkü 'Dünya 5'ten büyüktür' diyerek yola devam edeceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim tarihi yaklaştıkça, partilerin beyannamelerinin birer birer açıklandığını, gazetelerde, televizyonlarda reklamların yayınlandığını belirtti.
Muhalefet partilerinin taahhütlerinin iç açıcı olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak partilerin hepsine eşit mesafede olduğunu ama bulunduğu noktaya gökten zembille veya paraşütle inmediğini söyledi.
“SIRTLARINDA YUMURTA KÜFESİ OLMADIĞI İÇİN AKILLARINA DÜŞENİ, AĞIZLARINA GELENİ VAAT DİYE İFADE EDİYORLAR”
Cumhurbaşkanlığı öncesinde Türkiye'nin 12 yıl başbakanlığını yaptığını, ülkede şu an uygulanan ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel tüm programların altında imzasının, emeğinin ve katkısının olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: ''Türkiye'nin 12 yıllık birikimini yok etmeyi hedefleyen her saldırı aynı zamanda milletimizin hanesine yazdırmak için mücadele ettiğim kazanımlara yöneliktir. Dolayısıyla bir yerde de şahsıma yöneliktir. Cumhurbaşkanı olmakla ülkenin geleceğine ilişkin sorumluluklarımdan azad olmuş değilim. Tam tersine bu sorumluluklarımın daha da arttığına inanıyorum. Seçim sürecinde bu şekilde ortaya saçılan vaatleri, nasıl olsa iktidara gelemeyeceğini bilenlerin sorumsuzluklarının ürünleri olarak görüyorum. Sırtlarında yumurta küfesi olmadığı için akıllarına düşeni, ağızlarına geleni vaat diye ifade ediyorlar. Birisi çıkıyor bakıyorsunuz '1500' diyor. Birisi çıkıyor bakıyorsunuz '1600' diyor. Birisi çıkıyor diyor ki '5 bin.' Eğer bu vaatlere oy verilecekse herhalde 5 bine oy vermek lazım. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Ancak bu ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenenlerin, ağızlarından çıkan her sözün mutlaka bir karşılığı olması gerekenlerin böyle bir lüksü olamaz diye düşünüyorum. Vaatlerine bakıyoruz emekliden ev kadınına, öğrenciden kredi kartı borçlusuna kadar herkese bol keseden dağıtıyorlar. Halbuki bunlar, yıllarca bizim sosyal yardım politikalarımızı eleştirdiler.''
Vatandaşa, ramazan ayında dağıttıkları yardım paketlerinden dolayı kendilerine ''makarnacı'' denildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kömürü de "vatandaş ısınsın" ve Çorlu'dan Şırnak'a kadar olan kömür rezervini kullanmak amacıyla dağıttıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde kamyonların yattığını, bu kamyonlara ve şoförlere ciddi manada nakliye imkanı sağlamak istediklerini anlatarak, ''Bununla hem fakir fukaraya yakacak kömür gönderdik hem de bütün bu boş alandaki kamyon ve şoförlerine böyle bir imkan getirdik. Ama bunu tabii şu anda vatandaş bilmiyor. Acaba bu nasıl oldu? Bu adımları attık. Ama şu anda muhalefetin aklı buna ermez. Onların böyle bir şeyi düşünmek gibi bir şeyi yok. Onlar sadece 'kömürcü' diye bizi o zamanlar aşağıladılar. Daha da ileri gidip, halkımıza 'bidon kafalı' demediler mi? 'Göbeğini kaşıyan adam' demediler mi? Milletimize hakaretten başka ne yaptılar bunlar. Şimdi birdenbire en büyük sosyal yardım sevdalısı kesildiler" dedi.
TÜRKİYE’NİN YAPTIĞI REFORMLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin, Türkiye'nin OECD üyeleri arasında ekonomik büyümesini sürdürürken, aynı zamanda gelir dağılımındaki eşitsizlikleri giderebilen iki ülkeden biri olduğunu bilemeyecek kadar cahil olduğunu aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıl önce dünyada en az gelişmiş ülkelere donörler olarak Türkiye'nin o zaman dağıttığı yardımın 45 milyon dolar olduğunu anlatarak, bu rakamın şimdi 4,5 milyar dolara ulaştığını belirtti. Bunun milletin bereketi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Hamdolsun veren el, alan elden üstündü ve üstün olduğunu da gördük'' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretten emekli maaşlarına kadar dar gelirli kesimlere yönelik tüm alanlarda, milli gelirdeki yükselişin çok üzerinde artışın söz konusu olduğunu belirterek, "Sağlık, toplu konut, eğitim, ulaşım, adalet, emniyet, enerji, tarımda vatandaşlarımızın tamamını kucaklayan, tamamına hizmet verecek şekilde kurduğumuz sistem, tüm dünya tarafından örnek alınıyor. Unutmayın ki bu ülke sağlıkta, uluslararası camiada bir reform gerçekleştirmiştir. Çünkü bizler, hastane kapılarında ne çileler çektiğimizi çok iyi biliriz. Hemen yukarıda SSK Okmeydanı Hastanesi var. Okmeydanı SSK Hastanesi'ne genç yaşta giderdim, önce kuyruğa girerdim. O kuyrukta rahmetli anacığıma numara almak için beklerdim. Numarayı oradan alacaksın, ondan sonra eve tekrar koşacaksın. Öyle telefon yok tabii. Sonra anacığımızı alıp, tekrar oraya geleceğiz. Bunları biz yaşadık. Daha sonra bu beyefendi buranın genel müdürü oldu. Rahmetli Savaş Ay, bir program yapmıştı. O programı izledim. Savaş Ay'ın o programında koğuşları, hasta odalarını, serum şişelerini ve serumların atıldığı çöp bidonlarını gösteriyor. Hastane deyince akla ne gelir? Hijyen gelir. Burada hijyen diye bir ortam yok. Niye? Bunların ruh dünyasında hijyen yok ki. Ne diyor? '10 yıl önce daha iyiydi' diyor. Yani daha kötü durumda olduğunu da kabul ediyor. Durum bu. Yanlış tedavi uygulamasıyla ölen çocukları, sakat kalan çocukları anlattı Savaş Ay. Rahmetli Ahmet Kaya da orada. Ahmet Kaya da soruyor. Doğrusu ben de şok oldum" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki hastanelerin uluslararası sağlık camiasında parmakla gösterilir hale geldiğini, eksiklerinin bulunduğunu ancak süratle giderildiğini ifade etti.
“MUHALEFET PARTİLERİNİN EKONOMİYLE İLGİLİ VAATLERİ, ÜRETMEDEN DAĞITMA MANTIĞINA DAYALI”
Hastanelerin hepsinin birleştirildiğini, köyden gelen vatandaşın istediği hastanede ameliyat olabildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eskiden ilaçlarımızı alamazdık. Hastanenin eczanesine in. Doktorun yazdığı ilacın yarısı varsa öp başına koy. Ama şimdi istediğin eczaneden ilacını alabiliyorsun" dedi.
Konuşmasında, eğitim alanında yapılan çalışmalara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, okullara 400 bine yakın sınıf ilave ettiklerini, öğrencilerin kitaplarını ücretsiz alabildiğini, bilgisayar, tablet ve akıllı tahtaların dağıtılmaya başlandığını söyledi. Bütün okullara internetin de yerleştirilmeye başlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Beyefendi diyor ki 'Okullara internet'. İnternet var zaten okullarda. Ama bunlar başka ülkede yaşıyorlar. Nerede ne olduğundan haberleri yok'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefet partilerinin ekonomiyle ilgili vaatlerinin üretmeden dağıtma mantığına dayalı olduğunu, bunu tasvip etmediğini ama anladığını söyledi.
Temeli çürük de olsa pozitif mesajlar içeren vaatlerle halka ümit vermeye ve bu şekilde siyasi sonuç almaya çalıştıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ancak muhalefet partilerinden bir kısmının özgürlük, demokrasi, temel hak ve hürriyetler konusunda sakat yaklaşımları olduğunu, bunlara üzülmemenin elde olmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişten hiç ders almadıklarını gördüğünü dile getirerek, "Halbuki Türkiye 28 Şubat döneminde 8 yıllık kesintisiz eğitim ve kat sayısı faciası yaşadı. Tamamen ideolojik saplantılarla alınan bu karar ülkemizde mesleki eğitime çok büyük darbe vurdu. İmam hatipler, meslek liseleri, hep birlikte gerçekten çok büyük bir darbe yedi. Bu darbe yüzünden, bu uygulama yüzünden milyonlarca öğrenci mağdur oldu" diye konuştu.
“AMAÇLARI İMAM HATİPLERİN KAPISINI YENİDEN KİLİTLEMEK”
Başbakanlığı döneminde bu yanlış uygulamayı ortadan kaldırmak için çok büyük mücadele verdiğini, önce üniversiteye girişteki katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırdıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi artık imam hatipliler ve meslek liselilerin istedikleri üniversiteye girme şansına sahip olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra da "444" şeklinde kod olarak ifade ettiği 4+4+4 sistemiyle ilk ve ortaokul ile lisede dörder yıl eğitim alınabildiğini vurgulayarak, anaokullarını da yaygınlaştırarak, eğitim sisteminin ilk basamağı haline getirdiklerini kaydetti.
Kur'an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi'nin düz liselerde seçmeli ders haline geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizde ilkokulu bitiren her evladımız hiç bir engelle karşılaşmadan dilediği ortaokula, ardından da liseye devam edebiliyor. Buna rağmen meslek liseleriyle genel liseler arasındaki dengeyi hala Batı ülkeleri seviyesine getirebilmiş değiliz. Daha önce yüzde 20'ye kadar düşen orta öğretimdeki meslek lisesi ağırlığını yüzde 54'e kadar çıkardık. Hedef bunu yüzde 60-65'e kadar çıkarabilmek. Meslek liselerinin Batı ülkelerindeki eğitim sisteminde ağırlığı ise yüzde 65-70 düzeyine ulaşıyor. Bizim bu konuda hala kat etmemiz gereken önemli bir mesafe var. Hal böyleyken birileri tutmuş yine 8 yıllık kesintisiz eğitimi seçim bildirgesine 'proje' diye koymuş. Biz bu şifrenin ne anlama geldiğini gayet iyi biliyoruz. Milletimizin imam hatip okullarına olan teveccühünü gördüler, hemen bunun önünü kesmenin arayışına girdiler. Amaçları imam hatiplerin kapısını yeniden kilitlemek. Türkiye'nin önüne eğitim projesi diye 28 Şubat uygulamasını getirenler, milletimizin buna vereceği cevaba şimdiden hazır olsunlar. 28 Şubat'ta imam hatiplere ve meslek liselerine gözlerini dikenlerin hiçbiri bugün ortada yok. Hiçbiri hayırla yad edilmiyor. Ama bu okullar hamdolsun dimdik ayakta. İşte 60 bine düşmüştü öğrenci sayısı şu anda 1 milyon. Niye? Millet istiyor. Bunlar zorla oralara getirilmiyor. Bu milletin talebi. Milletin eğitim özgürlüğü talebini engelleyebilir misin? Bir taraftan özgürlükçüyüz diyeceksin, öbür taraftan engellemeye kalkacaksın" dedi.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ÜZERİNDEN BU MİLLETİN İNANCINA SALDIRIYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu okulların ayakta olacağını, ama onların kapısına kilit vurmayı proje diye milletin önüne getirenleri yine kimsenin hatırlamayacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu milletin okullarına, eğitim kurumlarına el uzatılmasına asla izin vermeyeceklerini, meselenin sadece imam hatiplerle bitmediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hedef alındığını belirterek, ana muhalefet partisinin seçim bildirgesine "Diyanet İşleri Başkanlığı tüm inançlara eşit mesafede olacak" diye yazdığını söyledi.
Bu milletin inancının belli olduğunu, diğer inanç sahiplerinin kendi kurumlarının da belli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyleyse niye lafı şöyle döndürüp döndürüp ondan sonra getirip Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kapısına dayıyorsun? 'Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kapatacağız' diyen zaten bu milletten nasıl ders alır belli. Ana muhalefet, sen de kalk çok açık net 'Biz Diyanet İşleri Başkanlığını kapatacağız' de. Öyle mi? Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluşuna baktığımız zaman Gazi Mustafa Kemal'e dayanıyor. Çık söyle bunu açıkça. Söyleyemez" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka partinin bunu zaten alenen ilan ettiğini, seçim bildirgesinde "Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılacak" dediğini ifade ederek, "Açıkça yazdı. Demek ki o ana muhalefet partisine göre herhalde biraz daha dürüst. Cumhuriyetin ilk kurumlarından olan Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı gösterilen bu husumeti doğrusu anlamakta zorlanıyorum. Hani sen Cumhuriyetçiydin, hani sen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisiydin. Niye değiştiriyorsun, nereden çıktı bu? İmam hatip okulları ve Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden bu milletin inancına saldıranlar, milli birliğimize ve beraberliğimize çok büyük zarar veriyorlar" diye konuştu.
“MİLLETLER MUKADDESATLARIYLA AYAKTA KALIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletlerin mukaddesatlarıyla ayakta kaldığını belirterek, bu milletin Balkan harbinde, Doğu cephesinde, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda milyonlarca evladını toprağa gömme pahasına savunduğu değerleri yaşamak ve yaşatmanın herkesin en başta gelen görevi olduğunu kaydetti.
"Benim Kürt vatandaşlarımın, Kürt kardeşlerimin inancıyla adeta alay etmektir bu. Ülkemdeki tüm vatandaşlarımın inancıyla alay etmektir bu" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların iktidarla, muhalefetle ilgisi olmadığını, milli ve manevi değerlerin birlik ve beraberliğin çimentosu ve garantisi olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunlar tahrip edildiğinde ülkenin ve milletin bekasının tehlikeye atılmış olacağını dile getirerek, bunun gibi niyet sahiplerine en güzel cevabı Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nda verdiğini söyledi: "Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli/Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli/Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli/Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" dizelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin mabedinin göğsüne namahrem eli değdirmeyeceğini geçmişte gösterdiğini kaydetti.
“TEK TARAFLI DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK OLMAZ”
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama şimdi içimizde maalesef bu tür namahrem eller türedi. Bugün aynı niyeti taşıyanlara şunu hatırlatmak isterim. Bu vatan topraklarında kök salma iddiasındaki her parti milli birliğimizin ve bekamızın sembolü olan kutsallarımıza ve onun kurumlarına saygı duymak mecburiyetindedir. Kendi dünya görüşüne ve hayat biçimine saygı gösterilmesini isteyen herkes önce bu milletin kahir ekseriyetinin inancına hürmetle yaklaşacak. Tek taraflı demokrasi, özgürlük olmaz. Saygı göstermek istiyorsan, saygı görmek istiyorsan, önce sen saygı göstermesini bileceksin. İmam hatipler bu milletin bağrında filizlenmiş okullardır. Diyanet İşleri Başkanlığı da yine milletimize hizmet veren böyle bir kurumdur. Bu kurumlara saldıranlara, yanlış yolda olduklarını, bunun yerine ülkenin ve milletin hayrına işlere yönelmelerini tavsiye ediyorum. Hem milletin değerlerine saldırıp hem de kazanamadıklarında millete hakaret edenler, hatta milleti tehdit edenler en büyük demokrasi düşmanları. Ağızlarından hiç düşürmedikleri özgürlükleri sadece kendileri için isteyenleri samimiyete davet ediyorum" dedi.
Dün Çanakkale'de 100'e yakın ülkenin devlet başkanı, cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanlar ve temsilcilerle bir araya geldiklerini, 23 Nisan akşamı da İstanbul'da Barış Zirvesi gerçekleştirildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu etkinliklerle Çanakkale Kara Savaşları'nın 100. yıl dönümünde tüm dünyaya güçlü bir barış mesajı verildiğine inandığını söyledi.
“DÜNYAYA BARIŞ MESAJI VERMEK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz dünyaya barış mesajı vermek için mücadele ederken aralarında Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya gibi devletlerin de bulunduğu kimi ülkeler, Ermenilerin yalanları üzerine inşa edilmiş bir iddiaya destek vererek, kinin, nefretin, husumetin, düşmanlığın tarafında saf tuttular. Her zaman söylüyorum, burada bir kez daha ifade ediyorum. Maalesef buna ABD de değişik bir ifade şekliyle katıldı. 100 yıl önce bu coğrafyada yaşanmış acılar hepimizin ortak acılarıdır. Osmanlı'nın mukaddesatını, vatanını, şerefini koruma mücadelesi sırasında gerçekleştirmek zorunda kaldığı zorunlu göç sırasında yaşananları biz gayet iyi biliyoruz. Bunu arşivlerimizden biliyoruz. Aynı şekilde bu uygulamaya yol açan sebepleri de çok iyi biliyoruz. Diyoruz ki 'Bu gerçekleri ortaya siyasetçilerin, parlamentoların işi değildir; bu işi tarihçilere bırakalım" dedi.
Geçmişte yaşanan acıları unutmadan ortak bir gelecek kurmanın çabası içinde olmak istediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Ermeni iddialarına destek veren ülkeleri önce kendi tarihlerindeki lekeleri bir bir temizlemeye davet ediyorum. Bu konuda en son söz söyleyecek ülkelerden bir tanesi Almanya. Rusya, Fransa... Almanya'nın, geçtiğimiz yüzyılda yol açtığı 2 ayrı dünya savaşında yaşananlar ortada. Kaldı ki Almanya bu açıklamaları yaparken, 1 milyona yakın bizim soydaşımız, onların vatandaşı. 2 milyon da vatandaş olmayan Türkler var. 3 milyon Türkün yaşadığı Almanya'da Cumhurbaşkanı'nın böyle bir tavrın içerisine girmesi anlaşılır bir şey değildir. Ben Holokost filan falan bunlara girmeyeceğim, onları zaten herkes biliyor."
“BİZİ ELEŞTİRENLER, ÖNCE KENDİ GEÇMİŞLERİNDEKİ KANLI İZLERİN HESABINI VERMEK ZORUNDADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, en önemli soykırım imzası altında olan Alman devletinin ardından diğer ülkelerin durumuna bakıldığında, Rusya'nın 1917'den bu yana kendi toprakları içinde gerçekleştirdiği uygulamalar sebebiyle hayatını kaybeden 10 milyonu aşkın insan bulunduğunu kaydederek, son olarak Kafkasya'da, Ukrayna'da, Donetsk'te, Kırım'da yaşananın tüm çıplaklığıyla ve tazeliğiyle ortada olduğunu anlattı.
Fransa'nın Cezayir'den başlayıp Ruanda'ya kadar gelen kötü sicilinin tüm dünyanın malumu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar hep belgeli. Bizim I. Dünya Savaşı şartlarında tamamen nefsi müdafaa amaçlı yaptığımız zorunlu göç uygulamasını eleştirenler, önce kendi geçmişlerindeki bu kanlı izlerin hesabını vermek zorundadır. Biz, kendi vatanımızı korumak için mücadele ederken, onlar emperyalist amaçları için tüm bu insanlık suçlarını işliyorlardı. Fransa'dan kalkıyorsun ta Cezayir'e, Ruanda'ya gidiyorsun. Ne işin var senin ya Ruanda'da? Bunlar yaşandı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikili ilişkilerle çok farklı bir barış dünyasını tesis etmeyi isterken, atılan söz konusu adımlar nedeniyle cevap vermek zorunda kaldıklarını belirterek, "Biz isterdik ki Sayın Putin, Ermenistan'a gitmesin, Sayın Hollande Ermenistan'a gitmesin. Biz Çanakkale'de Ermenistan'a yönelik herhangi bir cevap vermedik, böyle bir adım da atmadık. Oraya 2 tane devlet başkanı gitti, hamdolsun bize 20 tane devlet başkanı geldi. Çünkü biz böyle bir şeyin gayreti içine girmedik. Teşekkür ediyorum gerek alteslerine gerek Yeni Zelanda Başbakanına, Avusturalya Başbakanına ta oralardan buraya geldiler. Niye? Çünkü biz bir Barış Zirvesi düzenlemiştik. Buradan bir kez daha Ermeni toplumuna ve onları destekleyenlere sesleniyorum: Tarihteki olayların hesabının bugün verilmesi gibi bir yol açılacaksa, bu konuda en rahat olan ülke, hiç şüpheniz olmasın, Türkiye'dir, hiç endişeniz olmasın. Yine iddia ile söylüyorum; ey Avrupa Birliği bize akıl verme, kendine sakla. Niye? Bak, diyorsun ki, 'Arşivlerinizi açın'. Biz 15 yıldır arşivlerimizi açmaya hazır olduğumuzu söylüyoruz. Bunların kulakları var duymuyor, gözleri var görmüyor, dilleri var hakikati konuşamıyor. Biz, arşivlerimizi açmaya hazırız. Bizim 1 milyon şu anda belge, bilgi, arşivlerimizde. Hemen şurada, mevcut, var. Gerekirse askeri arşivimizi de açarız. Buna da hazırız. Ermenistan'ın varsa arşivi, o da açsın. Üçüncü ülkelerde varsa, onlar da açsınlar. Bırakalım tarihçilere, bırakalım araştırmacılara, onlar araştırmalarını yapsınlar. Bütün çalışmalarını hazırlasınlar, getirsinler bizim önümüze, ondan sonra biz yüzleşmekse biz yüzleşmeye varız, biz rahatız. Bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak, onu da söyleyeyim. Biz, hiçbir zaman savunmada olmayacağız. Biz, bilginin, ilmin, araştırmanın her zaman net olarak delillerle ortaya koyduğu ve konulduğu bir ülke olacağız" dedi.
“MÜSİAD'IN, YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİNE COŞKULU DESTEK VERECEĞİNE İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MÜSİAD'ın 23. Genel Kurulu'nun başarılı geçmesi dileğini ifade ederek ve yeni yönetimde görev alacak kişilere başarılar diledi ve sözlerini, "Yeni Türkiye için verdiğimiz mücadelede daima yanımızda olan MÜSİAD'ın, yeni Anayasa ve başkanlık sistemi konusunda da coşkulu desteğini eksik etmeyeceğine inanıyorum" diyerek tamamladı.
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak tarafından, MÜSİAD Ormanları'nda adına dikilmiş bin ağaç için hazırlanmış belge takdim edildi.