15 Temmuz

 

10 Soruda FETÖ

 

 

 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İlk 5 Ayını Değerlendirdi

28.01.2015
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İlk 5 Ayını Değerlendirdi

 

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çalışmaları, yurt dışı ziyaretleri ve kabulleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanımız, bugüne kadar hem devleti temsil, hem de halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak halkla temasını sürdürme noktasında nasıl yoğun bir performans sergilemişse, bundan sonra da aynı yoğunlukta çalışmalarını devam ettirecektir. Bugüne kadar Hükümet ve diğer devlet kurumlarıyla sağlanan uyum ve koordinasyon, bundan sonra da aynı çerçevede sürecektir” dedi. 

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir basın toplantısı düzenledi. 

Sözlerinin başında, “Cumhurbaşkanımız, kendisinin de daha önce ifade ettiği gibi ‘koşturan, terleyen, farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını’ ifade etmiş ve bunu da performansıyla ortaya koymuş bulunmaktadır. Geçtiğimiz Ağustos ayından beri Cumhurbaşkanımız bu yoğun temposu içerisinde 16 ülkeyi ziyaret etmiş, 3 zirveye katılmış, ülkemizde 3 devlet başkanını, 6 cumhurbaşkanını, 4 meclis başkanını, 2 temsilciler meclisi başkanını, 7 başbakanı, 18 bakanı, ayrıca NATO, BM ve AB gibi çeşitli kuruluşların temsilcilerini burada, Beştepe Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ağırlamıştır” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Bu faaliyetleri içerisinde katıldığı zirvelerde aynı zamanda pek çok hükümet ve devlet başkanıyla da ikili görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bunun dışında tabii gündeme bağlı olarak yaptığı telefon görüşmeleri, katıldığı programlar, resepsiyonlar, davetler, sosyal ve kültürel etkinlikler, yine Cumhurbaşkanımızın 5 aylık süre boyunca gündemini oluşturan ana konu başlıkları. Bunlara tabii ki yaptığı atamaları, onayladığı kanunları eklememiz de mümkün” şeklinde konuştu. 

“CUMHURBAŞKANIMIZIN YOĞUN TEMPOSUNA HİZMET EDECEK BİR TEŞKİLAT ŞEMASI OLUŞTURULDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yoğun temposu içerisinde bir yeni Cumhurbaşkanlığı Teşkilat şemasının da oluşturulduğunu belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şunları söyledi:  “Basında da bununla ilgili zaman zaman haberlerin çıktığını gördük. Halkın oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak Cumhurbaşkanımızın bu yoğun temposuna hizmet edecek bir teşkilat şeması Cumhurbaşkanlığında oluşturulmuş bulunmaktadır. Bugün itibariyle güvenlik birimlerini de dahil ettiğimiz zaman toplam 13 başkanlığın olduğunu ve bunlara bağlı çeşitli müdürlüklerin ve birimlerin bulunduğunu görüyoruz. Burada şunun altını çizmek isterim: Bu başkanlıkların sayısının ne olacağı, kapsamının ne olacağı tamamen Sayın Cumhurbaşkanımızın takdir ve tasarruflarındadır. Kendi ihtiyaçlarına bağlı olarak bu başkanlık sayıları, onlara bağlı birimler, müdürlüklerin sayısı elbette artırılabilir. Bununla beraber şunu da ifade edeyim: Bugün itibariyle Cumhurbaşkanlığı Teşkilat şemasına bir önceki dönemle kıyaslandığında dört başkanlık eklenmiş bulunmaktadır. Bu başkanlıkların ana hizmet alanı böylesine yoğun çalışan, halkın oylarıyla seçildiği için halka da bu oyların tabiri caizse hesabını veren Cumhurbaşkanımızın çalışmalarına katkı sunmak, onun ulusal, bölgesel, uluslararası gündemine ilişkin çalışmalar yapmak ve kendisine gerekli katkıları talimatları doğrultusunda sağlamaktır” dedi. 

“Yine bu çerçevede bu Cumhurbaşkanlığı profiline uygun olarak bildiğiniz gibi Beştepe’de, bugün içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sarayında yeni bir yerleşke, Cumhurbaşkanımızın kullandığı tabirle yakında külliye olarak ifade edilecek, yeni bir Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşa edildi. Son 5 aylık tempo, burada ağırlanan devlet başkanları, heyetler, bunlar dikkate alındığı zaman, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın ne kadar doğru bir, isabetli bir karar olduğu da açıkça ortaya çıkmaktadır” diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Zira Cumhurbaşkanımızın da pek çok defalar ifade ettiği gibi, burası milletin sarayıdır, burası devletin temsil edildiği yerdir ve gelen yabancı konuklar, yerli konuklar; bu Rus Devlet Başkanından Katolik dünyasının ruhani lideri Papa’dan dün burada misafir ettiğimiz muhtarlarımıza kadar çok geniş yelpazede, farklı misafirleri ağırladığımız bir yerdir. Burada makam katı, ilave olarak yanlarda iki tane hizmet binası olmak üzere bütün birimlerin yoğun ve koordineli bir şekilde çalıştığı bir hizmet binası olarak açılmış bulunmaktadır.” 

“PROJELER TAMAMLANDIĞINDA BURASI HAKİKATEN MİLLET İLE DEVLETİN BULUŞTUĞU BİR KÜLLİYE HALİNE GELECEK”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı yerleşkenin yanında inşa edilen çok amaçlı konferans salonu, cami, çok amaçlı büyük bir kongre merkezi ve onun yanına da Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’nin yapılacağını da hatırlatarak, “Bu projelerin de bu yıl ve önümüzdeki yıl içerisinde tamamlanması ve milletimizin hizmetine açılması planlanmaktadır. Bu çerçevede bu çalışmalar, bu projeler de tamamlandığı zaman burası hakikaten millet ile devletin, halk ile Cumhurbaşkanı’nın, cumhur ile reisinin bir araya geldiği, buluştuğu bir külliye haline gelecek, halkımızın da hizmetine açılacaktır” dedi. 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AFRİKA BOYNUZU ZİYARETİ

Açıklamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika Boynuzu Bölgesi’ne gerçekleştirdiği resmî ziyarete de değinen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın,  “Cumhurbaşkanımızın Afrika Boynuzu Bölgesi’ne yönelik resmî ziyareti oldu; Etiyopya, Cibuti ve Somali’yi ziyaret ettiler. Arada Suud Kralı’nın vefatı nedeniyle bildiğiniz gibi Suudi Arabistan’a da cenaze merasimine katılmak üzere bir günlük bir seyahat gerçekleştirdi. Afrika Boynuzuna yapılan ziyaret çerçevesinde Türkiye’nin hem bu ülkelerle ikili ilişkileri, hem de özellikle Somali’deki yardım faaliyetleri, etraflı bir şekilde ele alındı. Sizlerle daha önce de çeşitli vesilelerle paylaştığımız gibi Cumhurbaşkanımızın bu Afrika ziyareti, Türkiye’nin 2005 yılından beri etkin bir şekilde hayata geçirdiği Afrika açılımının bir doğal tezahürü ve uzantısı olarak gerçekleştirildi. 2008 yılında Türkiye’de biliyorsunuz ilk Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi gerçekleştirildi. Bunun ikincisi geçtiğimiz yılın Kasım ayında 19-21 Kasım tarihleri arasında Ekvator Ginesi’nin Başkenti Malabo’da gerçekleştirildi. Bir sonraki zirve de 2019 yılında beş yılda yapılması planlandığı için İstanbul’da yine Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yapılacak. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrika’ya olan ilgisi, Afrika açılım politikası yoğun bir şekilde artan bir tempoyla bundan sonra da devam edecek. Yakın vadede, önümüzdeki aylar içerisinde Cumhurbaşkanımızın yine bir dizi Afrika ülkesine ziyaret yapması da planlanıyor. Tabii ki bu arada ülkemize de Afrika’dan diğer ülkeler, diğer bölgelerden olduğu gibi, devlet başkanları, hükümet başkanları düzeyinde ziyaretler devam edecek. Örneğin, hemen önümüzdeki hafta 3 Şubat’ta Mali Cumhurbaşkanı’nı burada ağırlayacağız. Ardından Gabon, Senegal cumhurbaşkanlarının Türkiye ziyaretleri olacak. Tabii bu yoğun tempo içerisinde özellikle Somali’deki ziyaretin ayrı bir öneminin olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim. Zira 2011 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman Başbakan iken, Somali’ye yaptığı ziyaret Somali’nin modern tarihinde bir dönem noktasını teşkil ediyor. Bir tarafta kıtlıkla, salgın hastalıklarla, öbür tarafta da iç savaş ve güvenlik sorunlarıyla uğraşan Somali’ye 2011 yılında yapılan o kapsamlı ziyaret, bugün meyvelerini vermeye başladı. 3,5 yıl sonra bizim geçen Pazar günü yaptığımız Somali ziyaretinde bu tabloyu çok açık ve net bir şekilde orada müşahede ettik. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, iş adamları elbirliğiyle Türkiye hakikaten Somali’de insanlığın yüzünü ağartan işlere imza atıyor. Bugün pek çok güvenlik sorunu devam etmekle beraber Somali’nin durumunun çok daha iyi olduğunu, salgın hastalıkların, açlığın kontrol altına alındığını, kısmi kalkınma programlarının hayata geçirilmeye başlandığını, yolların yapıldığını, havalimanının, deniz limanının işletilmeye başlandığını bizzat orada gördük. Tabii bunların üzerine Türkiye’nin bina edeceği yeni projeler de olacak; konut gibi, altyapı gibi, enerji gibi, güvenlik gibi alanlarda özellikle Somali’ye olan yardımlarımız bundan sonra da devam edecek” dedi. 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu vesileyle dün Ana Muhalefet Liderinin Sayın Cumhurbaşkanımıza hitaben gündeme getirdiği bir konuya da burada müsaade ederseniz temas etmek istiyorum. Somali’de Türkiye Cumhuriyeti’nin katkılarıyla yapılan 200 yataklı hastanenin açılışı sırasında Sayın Cumhurbaşkanımız orada bulunan hastaları da ziyaret ettiler ve orada bulunan bir hasta çocuğa da bir boyama kitabı hediye edildi. Bu kitap üzerinden dün yapılan spekülasyonun nasıl bir hezimetle sonuçlandığını hep beraber müşahede ettik. Tabii Ana Muhalefet Liderimizin böyle bir konuma düşmüş olması hakikaten üzüntü verici, Türkiye açısından. Ama bizim tavsiyemiz, Sayın Ana Muhalefet Lideri bu tür asılsız, temelsiz spekülasyonlar yerine, buyursun Somali’ye gitsinler, orada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, STK’ların, iş adamlarının yaptığı yardım faaliyetlerini bizzat yerinde görsünler, o insanlara sorsunlar. Somali’deki çocuklara Türkiye’nin ne anlama geldiğini, Türkiye’nin yaptığı yardımların ne anlam taşıdığını bizzat kendileri sorsunlar, ondan sonra bu tür umarız sakil yöntemlere başvurma ihtiyacı hissetmezler. Bu kitabı da arkadaşlarımız basın mensubu arkadaşlarımızla paylaşacaklar, kendileri de bizzat ne olduğunu bu vesileyle görebilirler.” 

ŞUBAT AYINDA YAPILACAK LATİN AMERİKA ZİYARETLERİ

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, kapsamlı dış politika vizyonu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretlerine devam edeceğine işaret ederek, “Bir sonraki hafta önemli bir Latin Amerika ziyareti de olacak, 9-13 Şubat tarihleri arasında Kolombiya, Küba ve Meksika’yı kapsayan bir Latin Amerika ziyareti olacak. Latin Amerika ziyaretlerini biz Türkiye’nin o bölgeyle olan ilişkileri açısından son derece önemsiyoruz. Bu ziyaretler önümüzdeki aylarda da devam edecek. Bunun bir ayağı da, bildiğiniz gibi Türkiye G-20 Dönem Başkanlığını 1 Aralık 2014 tarihi itibarıyla devralmış durumda, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında Kasım ayında Antalya’da yapılacak G-20 Zirvesi öncesinde Sayın Cumhurbaşkanımız hazırlık toplantıları mahiyetinde G-20 üyesi ülkeleri de program, imkân ve vakit el verdiği ölçüde ziyaret edecek. Latin Amerika’ya yapacağımız ilk turda Meksika bu ülkeler arasında yer alıyor, daha sonra muhtemelen Mart ayı içerisinde Brezilya, Arjantin ve Şili’yi de kapsayan bir ikinci Latin Amerika ziyareti de şu anda planlanıyor. Tabi bunlara ilaveten İran’a, Suudi Arabistan’a, Avrupa Birliği üyesi ülkelere, Brüksel’e ve Türki Cumhuriyetlere, Kazakistan ve Özbekistan’a da önümüzdeki aylarda ziyaretlerimiz olacak” diye konuştu.

“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN İSLAMOFOBİ KONUSUNDAKİ UYARILARININ HAKLILIĞINI HEP BERABER GÖRDÜK”

Fransa’daki hadiseler ve sonrasında ortaya çıkan tabloyu da değerlendiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şu ifadeleri kullandı: “Bildiğiniz gibi, 7 Ocak’ta Charlie Hebdo Dergisi’ne yapılan saldırının hemen ardından bütün dünya büyük bir infial gösterdi, terörizme karşı ortak bir duruş sergilendi ve bu duruşun bir tecellisi ve tezahürü olarak Sayın Başbakanımız Paris’teki yürüyüşe katıldı. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’la bir telefon görüşmesi yaptı 9 Ocak tarihinde ve Türkiye’nin bu zor dönemde Fransa’nın yanında olduğunu ifade etti. Tabi bu menfur saldırıyı kınamakla beraber, İslamofobi, İslam karşıtlığı ve ifade özgürlüğü konularında da bildiğiniz gibi gerek Avrupa’da, gerek dünyanın diğer bölgelerinde hararetli bir tartışma başladı. Bu vesileyle şunun altını tekrar çizmek isterim: Sayın Cumhurbaşkanımızın son yıllarda özellikle İslamofobi konusunda ve nefret suçları konusunda yaptığı uyarıların, çağrıların ne kadar haklı olduğunu bu elim hadiseden sonra tekrar müşahede etmiş olduk. Bu yöndeki çalışmalarımız da devam edecektir. Sayın Hollande’ın bu süreçte gösterdiği tavır hakikaten takdire şayandır, kendisi İslamofobik söylemlere pirim vermeden bu süreci başarıyla yürütmektedir.  Özellikle Arap Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada İslamofobik ve İslam karşıtı nefret söylemlerine yönelik, bunlar sadece kınanmamalı, aynı zamanda hukuki müeyyideyle cezalandırılmalı çağrısını özellikle önemsediğimizi ifade etmek isteriz. Bu konuyla ilgili de Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Hollande’la temasları yoğun bir şekilde devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek.” 

“YUNANİSTAN’DAKİ SEÇİMLERİN TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİNE YENİ BİR İVME KAZANDIRMASINI TEMENNİ EDİYORUZ”

Yunanistan’da yapılan seçimlerin Yunanistan halkına hayırlı olması dileğini kaydeden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Yunanistan bizim için son derece önemli bir komşu ülkedir. Ege’nin iki kıyısını paylaşan ülke olarak ülkelerimiz arasında her düzeyde iyi ilişkilerin geliştirilmesi öncelikli hedefimizdir ve bu çerçevede de bildiğiniz gibi gene Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olarak ilk defa Mayıs 2010’da Atina’ya gerçekleştirdiği ziyaret çerçevesinde bir Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi süreci başlatılmış idi. Ve tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşayan Yunanistan’da yaşanan birtakım sıkıntılara rağmen bu mekanizma başarılı bir şekilde işletilmeye devam etmektedir, en son olarak Sayın Başbakanımız kalabalık bir bakanlar heyetiyle bildiğiniz gibi Yunanistan’a gitmiş idi seçimlerden önce. Devlet ilişkilerinde tabi ki süreklilik esastır, biz de bu çerçevede Syriza’nın galibiyetini, Sayın Çipras’ın Başbakan olarak seçilmesini tebrik ediyoruz ve bunun bundan sonra da Türk-Yunan ilişkilerine yeni bir ivme kazandırmak için bir fırsat olacağını değerlendiriyoruz. Yine bu çerçevede ifade etmek isterim, Sayın Başbakanımız da 26 Ocak günü Sayın Çipras’ı arayarak tebrik etmiş ve ilişkilerimizin bundan sonra da aynı yoğunlukla devam edeceğini ifade etmişlerdir.” 

ÇANAKKALE VE GELİBOLU SAVAŞLARININ 100. YIL DÖNÜMÜ

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu yıl Çanakkale ve Gelibolu Savaşlarının 100. yılının anılacağını hatırlatarak Çanakkale 2015 kutlamalarıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda tüm hazırlıkların devam ettiğini ve gerek 18 Mart, gerekse 24-25 Nisan tarihlerinde ülkemizde kapsamlı anma törenlerinin gerçekleştirileceğini belirterek, “Şüphesiz Çanakkale Savaşları Türk halkı için olduğu kadar, burada mücadele eden milletlerin tarihinde de çok önemli bir yere sahip. Bu noktayı nazardan bakarak, bu yıl bu kutlamalara yaklaşık 100’e yakın ülkeden hükümet ve devlet başkanı ülkemize davet edildi, şu ana kadar da pek çok teyitler geldi, bunların hazırlıkları da yoğun bir şekilde devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Genelkurmay Başkanımızın ve diğer yetkililerin katılımıyla 24 Nisan’da büyük bir törenle bu kutlamaları da gerçekleştireceğiz. Çanakkale özellikle tarihe Centilmenler Savaşı olarak geçmiş bir savaştır, bu yönüyle ecdadımızın tarih yazdığı anlardan birisidir. Bu savaşın en önemli farklarından ya da yönlerinden birisi de, Türkiye’nin bugün bu savaşta karşı cephede yer almış milletlerle kurduğu iyi dostluk ilişkileridir ve bu çerçevede de 23 Nisan günü İstanbul’da bir barış zirvesi yapılması planlanmaktadır, 24 Nisan kutlamalarının hemen öncesinde. Burada da bütün dünyaya bu Centilmenler Savaşından bugün dünyanın yaşadığı zorlukları da dikkate alarak nasıl bir barış mesajı verebiliriz” dedi. 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, açıklamasının son bölümünde, “2015 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız bu 5 aylık süre boyunca ortaya koyduğu performansı aynı şekilde devam ettirecektir. Bugüne kadar nasıl yoğun bir şekilde çalışıp hem devleti temsil noktasında, hem de halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak halkla temasını sürdürme noktasında yoğun bir performans sergilemişse, bundan sonra da aynı yoğunlukta bu çalışmalarını devam ettirecektir. Yine bu çerçevede bugüne kadar nasıl hükümetle ve diğer devlet kurumlarıyla tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde çalışmalar yürütüldüğü gibi, bundan sonra da aynı çerçevede bu çalışmalar yürütülecektir. Türkiye’nin 2023 vizyonuna ulaşması için Cumhurbaşkanımızın gösterdiği hedefler, koyduğu çerçeve şüphesiz ülkemizin daha ileriye gitmesi noktasında hepimizin yolunu da aydınlatmaya devam edecektir” dedi. 

Açıklamasının ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının sorularını cevapladı. 

YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI ORGANLARININ BAŞKANLARIYLA YEMEK

Bir basın mensubunun, “Efendim, az önce Sayın Cumhurbaşkanı yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarıyla bir yemek yedi. Özellikle yüksek yargı organlarının başkanlarıyla zaman zaman gerilimler de oluyor bilindiği gibi, uzun zamandır özellikle Anayasa Mahkemesi Başkanıyla da Sayın Cumhurbaşkanı görüşmüyordu, yemek sonrasında baş başa bir görüşme yaptıklarını biliyoruz. Özellikle bu yemekte ortam nasıldı, gerginlikler yansıdı mı, neler konuşuldu? Sayın Cumhurbaşkanının özellikle yargı organları başkanlarından bir talebi ya da istediği oldu mu?” şeklindeki sorusuna Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şu cevabı verdi: “Cumhurbaşkanımızın yasama, yürütme ve yargı organlarının başlarıyla yaptığı bu yemek, bildiğiniz gibi son yıllarda adeta bir gelenek haline gelmiş bir buluşmadır. Devletin başı olarak Cumhurbaşkanımızın bu birimlerin başkanlarını, başlarını bir araya getirmesi gayet doğaldır, çünkü devletin başı olarak, icranın başı ve Başkomutan olarak kurumlar arasında uyum ve koordinasyonunun sağlanması Cumhurbaşkanımızın da asli görevleri arasındadır, bu yemek de bu çerçevede gerçekleştirildi. Son derece sıcak bir ortamda verimli, karşılıklı fikir alış verişinin bulunduğu bir yemek yenildi. Bunların zaman zaman tekrarlanması öngörülüyor, ama şu anda 2105 yılının ilk yemeğini bugün Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında gerçekleştirmiş bulunuyorlar.” 

“CUMHURBAŞKANIMIZ VE BAŞBAKANIMIZ ARASINDA TAM BİR UYUM VE MÜKEMMEL BİR KOORDİNASYON VARDIR”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Efendim, siz de bahsettiniz, Cumhurbaşkanlığının teşkilatındaki değişiklerden. Aslında biraz işleyişe ilişkin daha da iyi anlayabilmemiz adına soruyorum, birçok şey söylendi bu teşkilat yapısıyla ilgi, gölge kabine gibi çalışacağı da söylendi. Sayın Cumhurbaşkanı da her zaman ifade ediyor, Hükümetle Beştepe’nin uyumlu bir şekilde çalışması gerektiğinden. Bu uyum nasıl sağlanacak, Hükümetle Beştepe nasıl çalışacak? O başkanlıklar hangi çerçevede görev yapacaklar. Özellikle yine Sayın Cumhurbaşkanının hassasiyet gösterdiği iki konu var, çözüm süreci ve paralel yapı, onların koordinasyonu Cumhurbaşkanlığından mı sağlanacak bundan sonraki süreçte? Son olarak, atamalar yapıldı mı acaba?” şeklindeki soruları şu şekilde cevapladı: “Öncelikle başta da ifade ettiğim gibi, bu yeni Cumhurbaşkanlığı şeması tamamen Cumhurbaşkanımızın takdir ve tasarrufları çerçevesinde işleyen bir mekanizmadır, onun talimatları doğrultusunda ihtiyaçlara göre faaliyet gösterecek birimlerdir bunlar. Bunları Cumhurbaşkanlığı’nın dışında başka bir tarafa gölge oluşturan bir yapı gibi görmek son derece yanlış olur. Beş ay boyunca bugüne kadar Hükümetle ve diğer kurumlarla Cumhurbaşkanımız ve Cumhurbaşkanlığı nasıl tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde çalıştıysa, bundan sonra da bu şekilde çalışmaya devam edecektir. Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız, Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet arasında bir ihtilafın olduğu, fitnenin olduğu tarzındaki yorumların hiçbir gerçekliği yoktur, bunu dün Sayın Başbakanımız da ifade ettiler. Özellikle Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız arasında tam bir uyum vardır, mükemmel bir koordinasyon söz konusudur. Bu, hem Anayasayla çerçevesi çizilmiş ilişkiler bağlamında böyledir, hem de Türkiye sevdalısı bu iki insanın vizyonu çerçevesinde böyledir. Burada kişisel hesaplar, nefisler hiçbir zaman belirleyici olmaz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda 12 yıllık Başbakanlığı döneminde de bu liderliği net bir şekilde ortaya koymuştur, Sayın Başbakanımız da yeni üstlendiği bu görevle zaten bunun bilincinde olarak bir görev ifa etmektedir. Bugüne kadar da gerek Hükümetin hazırlayıp Cumhurbaşkanlığına gönderdiği yasaların onay sürecinde olsun, gerek çözüm süreci, paralel yapıyla mücadele, dış politika gibi kritik konularda olsun, gerekse 19 Ocak’ta yapılan Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında olsun bu uyum ve koordinasyonun mükemmel bir örneğini, fotoğrafını pek çok defa gördük, bundan sonra da aynı uyum ve koordinasyon devam edecektir. Şunun da altını tekrar çizeyim: Cumhurbaşkanlığı yeni teşkilat şemasında kurulan başkanlıklar tamamen Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda sayısı arttırılabilir, çalışma alanları belirlenebilir, genişletilebilir, derinleştirilebilir, ama bunların tamamı doğrudan Sayın Cumhurbaşkanımıza hizmet etmek üzere, onun gündemine katkı sağlamak üzere kurulmuş başkanlıklardır. Tabi ki devletin başı olarak gene anayasanın 104’üncü maddesinin verdiği yetkiler çerçevesinde Cumhurbaşkanımızın icraya tavsiyelerde bulunma, yönlendirmelerde bulunma yetkisi vardır, bu yetkiyi kullanmasından da daha doğal bir şey olamaz. Bunu da çeşitli vesilelerle Başbakanımızla, bakanlarımızla yaptığı görüşmelerde, Bakanlar Kurulunda ve değişik vesilelerle ifade etmektedir. Bugüne kadar da zaten dediğim gibi bu yönde bir kriz yaşanmadığı gibi, bundan sonra da bizim bu yönde bir beklentimiz söz konusu değildir. Atamalarla ilgili, buralara peyderpey başkanlıklara atamalar yapılıyor, bazı yapılanlar var, bazıları henüz yapılma sürecinde. Buraya tabi ki gerçekten liyakati olan, bu görevi ifa edebilecek arkadaşlarımızın atanması sürecini de devam ettireceğiz. Çözüm süreci ve paralel yapıyla mücadele konusunda da bunlar Cumhurbaşkanımızın gerek cumhurbaşkanlığı kampanyası sürecinde, gerekse daha önce Başbakanlığı döneminde üzerinde ısrarla durduğu konulardır ve konuda da yoğun çalışmalarımız elbette Hükümetle ve ilgili birim ve kurumlarla koordine içerisinde devam edecektir.” 

“BEŞAR ESAD’IN TÜRKİYE’YE DİL UZATMASI ASLA KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR”

“Efendim, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın bazı açıklamaları geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıdı. Özellikle Suriye’deki durumdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorumlu olduğuna ilişkin bazı haberleri okuduk. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Suriye’de 300 binden fazla insanın katili konumunda olan Beşar Esad’ın Foreign Affairs Dergisi’ne verdiği mülakatı okudum, hakikaten kendisinin nasıl bir hayal dünyasında, gerçeklerden uzak, büyük hezeyan âlemi içerisinde yaşadığını maalesef bir kez daha görmüş bulunuyoruz. Suriye’de Esad rejiminin meşruiyetini kaybetmiş olduğu bütün dünya tarafından kabul edilen bir gerçektir. Savaşın 4’üncü yılına girdiğimiz şu noktada Suriye’de modern tarihin en büyük insanlık dramı yaşanmaktadır. Sayıları 5 milyonu bulan mülteciler, bir o kadar kendi yerlerinden edilmiş Suriye içerisinde başka yerlere göç etmek zorunda kalmış insanlar, yerle bir edilmiş Suriye şehirleri, Şam’dan Halep’e, Hama’dan Humus’a, Rakka’ya, Deyrizor’a. Bu tablonun sorumlusunun kim olduğu da son derece açıktır, ortadadır. Beşar Esad’ın bu mülakatta kullandığı ifadeler, kendi meşruiyetini kaybettiğinin bir kez daha teyit edilmesinden başka bir şey değildir. Fakat burada özellikle bu kadar insanın ölümünden sorumlu, kadın, çoluk çocuk, hasta denemeden insanları varil bombalarıyla, toplarla, tanklarla, öldüren bir rejimin başındaki bir kişinin, burada 1.7 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye’ye dil uzatması asla kabul edilebilir bir şey değildir. Kendisinin yaptığı devlet terörünü, başkalarını teröre destek vermekle suçlayarak kapatması, kamufle etmesi de asla mümkün değildir, olmayacaktır. Türkiye’nin Suriye’de yapılması gerekenler konusunda pozisyonu baştan beri son derece nettir. Burada Cenevre bildirisi temelinde siyasi bir çözüm sürecinin hayata geçirilmesi için Türkiye baştan beri onlarca girişime öncülük etmiş, bunlara destek olmuş, Avrupa’daki, Amerika’daki, Körfez Bölgesindeki, Arap dünyasındaki ülkelerle müttefikleriyle ortak adımlar atmıştır, bundan sonra da atmaya devam edecektir. Fakat Beşar Esad rejiminin yerinde kaldığı bir formülde Suriye’ye barış ve istikrarın, güvenliğin ve refahın gelmesi asla mümkün olmayacaktır. Bunu zaten herkes açık bir şekilde de görmüş bulunmaktadır. Türkiye, Suriyeli mültecilere, Suriyeli kardeşlerimize ihtiyaç duyulduğu müddetçe Türkiye’de, ülkemizde ev sahipliği yapmaya devam edecektir. Eli kanlı bir diktatörün hezeyanları bizi bu insani vazifemizden asla alı koymayacaktır” dedi. 

“SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ’NDEKİ ASKERLERİMİZİN İHTİYAÇLARI RUTİN BİR ŞEKİLDE KARŞILANIYOR”

“Efendim, gazeteci Metehan Demir, Süleyman Şah Türbesiyle ilgili bazı iddialar ortaya attı, oradaki görevli askerlerimizin 2-3 ayda bir değişmesi gerektiğini, ama 11 aydır değişemediğini, erzak gönderilemediğini, IŞİD’in bunlara engel olduğunu söyledi; iddiaları bunlar. Doğruluğu ya da yanlışlığıyla ilgili bir veri varsa elinizde bizimle paylaşabilirseniz teşekkür ederim” şeklindeki bir diğer soruyu ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şöyle cevapladı: “Tabii bize ulaşan bilgiler çerçevesinde şunu açık, net şekilde ifade edebilirim: Bölgedeki olağanüstü şartlara rağmen Süleyman Şah Türbesinde askerlerimizin ihtiyaçları rutin bir şekilde karşılanmaya devam etmektedir. İkmal çalışmaları yine belli periyotlar çerçevesinde devam etmektedir. Burada Genelkurmay Başkanlığımız ve MİT Müsteşarlığımız Başkanlıkla beraber bu çalışmanın koordinasyonunu yapmaktadır. Nitekim şu ana kadar da hamdolsun herhangi bir sorun yaşanmadı. Tabii bölgedeki şartları, DEAŞ gibi bir örgütün orada yaptıklarını düşündüğünüz zaman bugüne kadar hamdolsun tek bir askerimizin burnunun kanamamış olması, tek bir saldırının gerçekleşmemiş olması ve bu ikmal çalışmalarının son derece başarılı bir şekilde yürütülmüş olması da bizim için bir sevinç kaynağıdır. Ama aynı zamanda ilgili kurumlarımızın işi ne kadar ciddi tuttuğunun da bir başka delilidir. O yüzden bu tür spekülasyon yerine kurumlarımızın yaptığı resmî açıklamaları esas almayı tercih edelim.” 

“TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK SİSTEMİYLE İLGİLİ KONULAR, DEMOKRATİK SİYASİ TARTIŞMALARI ZENGİNLEŞTİRİR”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Somali dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklama başkanlık tartışmasını tekrar gündeme getirdi. Sayın Cumhurbaşkanı tek başkanlık sisteminden bahsediyor, Amerika’dakinden farklı bir sistem olacağını söylüyor. Tek başkanlık sistemi ne demektir, buna ilişkin Saray’da yapılan bir çalışma var mı?” sorusunu ise “Sayın Cumhurbaşkanımızın da müteaddit kereler ifade ettiği gibi başkanlık tartışması Türkiye’de yeni bir tartışma değil, aslında kendisinin ta Belediye Başkanlığı döneminden beri gündeme getirdiği bir konu, Başbakanlığı döneminde de sıkça gündeme getirildi. Buna Türk siyasi tarihinde taraf olanlar oldu, karşı olanlar oldu çeşitli gerekçelerle. Bu konunun bugün tekrar gündeme gelmesinden daha doğal bir şey olamaz, önümüzde seçimler var. Türkiye en iyi nasıl idare edilir sorusu, elbette Türk siyasetinin de önemli sorularından bir tanesidir. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız tek başkanlık sistemi derken parlamentoyla ilgili tek kamera mı, çift kamara mı, çift kamara mı, yani temsilciler meclisi ve senatodan oluşan bir başkanlık sistemi mi, yoksa tek bir meclisin olduğu başkanlık sistemi mi bağlamında bu konuyu gündeme getirdi. Bunun da tabii değişik örnekleri ve modelleri var bildiğiniz gibi. Yani dünyada da tek bir başkanlık sistemi yok, Amerikan modeli çift kamaralı sistem üzerinden yürüyor, Fransa modeli biraz daha farklı. Dolayısıyla bu farklı modeller şüphesiz değerlendirilebilir. Türkiye’de bunların tartışılması, Türkiye’deki demokratik siyasi tartışmayı zenginleştirecek konulardır. Bununla ilgili elbette birtakım çalışmalar yapılmaktadır sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, siyasi partilerin konuyla ilgili daha önce de yayınlanmış raporları vardı, çalışmaları vardı. Biz de tabii Cumhurbaşkanlığı olarak bu konuyla ilgili çalışmaları yakından takip ediyoruz” diye cevapladı. 

“Efendim, Sayın Cumhurbaşkanımızın Küba ziyaretinde cami temeli atacağına ilişkin iddialar oldu, bu doğru mudur?  İkincisi; bu 13 başkanlıkla ilgili bir sürü farklı isim yazıldı, bu 13 başkanlığın isimlerini bizimle paylaşırsanız çok seviniriz doğru yazmak adına. Bir şey daha soracağım; Sayın Profesör İbrahim Saraçoğlu’nun Sayın Cumhurbaşkanının danışmanı olduğu yönünde de haberler çıktı, bu doğru mudur?” sorularını ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şu şekilde cevapladı: “Sondan başlayayım; evet Sayın Profesör İbrahim Saraçoğlu, Cumhurbaşkanlığı ekibine başdanışman olarak katıldılar, hayırlı uğurlu olsun. Kendi alanıyla ilgili -ki Türkiye’de bu konuda önde gelen isimlerden birisidir- Cumhurbaşkanımıza ve Cumhurbaşkanlığı gündemine katkılar sunacaklardır. Küba ziyaretimizde böyle bir cami temel atma gibi bir şey söz konusu değil, böyle bir şey programımızda yok. Daha önce gündeme gelen Latin Amerika’da Müslümanların tarihi izleriyle ilgili bir tartışma biliyorsunuz gündeme gelmişti. Bu tarihi ve akademik tartışmanın çok çok farklı yerlere çekilmiş olması hakikaten üzüntü verici. Acaba tarihî konuları tartışırken bile birtakım zihni blokajlardan hala kurtulamadık mı sorusu ister istemez akla geliyor. Neden biz tarihimizi, dünya tarihini hep Avrupa merkezci Euro-sentrik bir tarih perspektifinden okumaya devam edelim? Aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili ortaya attığı tez, gerek araştırmacılar, gerek tarihçiler için çok önemli bir meydan okumadır. Bu tartışmayı devam ettirmek şüphesiz tarihe bakışımızı zenginleştirir, ufkumuzu genişletir. Bunu, Küba’da cami açılır-açılmaz tartışmasına indirgemek, hani magazinel yönünün ötesinde pek gerçek gündemle de bağdaşmayan bir konudur. Ama bizim Latin Amerika’ya yapacağımız Kolombiya, Küba, Meksika ziyareti bölgeyle ilişkilerimizi güçlendirme noktasında çok önemli bir ziyaret olacaktır; onun altını çizmek isterim. Başkanlıklar konusuna gelince, bu şema kısmi olarak daha önce basınla paylaşıldı, ama ben yine de hızlıca size okuyayım bu başkanlıkları: Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı, Hukuk Hizmetleri Başkanlığı, Güvenlik Politikaları Başkanlığı, Uluslararası İlişkiler Başkanlığı, Strateji Başkanlığı, Sosyal ve Kültürel İşler Başkanlığı, Ekonomi İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri Başkanlığı, Kurumsal İletişim Başkanlığı, Halkla İlişkiler Başkanlığı, İdari ve Mali İşler Başkanlığı ve son olarak da İnsan Kaynakları Başkanlığı. Bir de, dediğim gibi daha önce zaten bulunan, ama şimdi bir başkanlık olarak yeniden yapılandırılan Güvenlik İşleri Başkanlığı var doğrudan Cumhurbaşkanımızın ve külliyenin güvenlik işlerinden sorumlu başkanlık. Bunlarla ilgili dediğim gibi bu sayı artırılabilir, çalışma alanları, görev alanları, kapsamları Cumhurbaşkanımızın takdir ve tasarrufları çerçevesinde genişletilebilir ihtiyaca binaen.”

 “HALKIN TEVECCÜHÜYLE SEÇİLMİŞ BİR CUMHURBAŞKANI’NIN VATANDAŞLARLA BULUŞMASI GAYET DOĞALDIR”

Bir başka basın mensubunun, “Sayın Cumhurbaşkanı seçimler öncesinde Türkiye’yi karış karış dolaştı, ayrıca yurt dışında da yurttaşlarımızla buluştu. Bundan sonraki süreçte yüzde 52 ile bir Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı oldu. Bundan sonra teşekkür ziyaretlerine gideceğini açıklamıştı. Bu anlamda yurt içi ziyaretlere ne zaman başlayacak, sahaya ne zaman inecek Sayın Cumhurbaşkanı?” şeklindeki sorusunu Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şöyle cevapladı: “Tabii Sayın Cumhurbaşkanımız her zaman sahada, yani halkla yaptığı temaslar, burada yaptığı programları dikkate aldığınız zaman halkla olan teması, sahadaki mevcudiyeti her zaman devam ediyor. Tabii il ziyaretleri bağlamında bir planlama yapılmakta, kendisinin yoğun Ankara ve uluslararası programına ilave olarak, ona bakılarak tabii ki yurt içi ziyaretleri de planlanacak. Teşekkür ziyaretleri yapmayı planlıyor kendisi, zira 10 Ağustos’ta halkın teveccühleriyle seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak kendisine oy veren ve vermeyen bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla buluşması, il ziyaretlerinde bulunması gayet doğaldır. Bu ziyaretler vesilesiyle çeşitli il programları da düzenleniyor. Önümüzdeki haftalarda, aylarda bu program da yavaş yavaş şekillenecek.” 

“TÜRKİYE, MISIR HALKININ YANINDA OLMAYA VE ONLARIN DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEK”

Basın toplantısının sonunda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın sözlerini şöyle tamamladı: “Mısır’da 25 Ocak Tahrir devriminin yıl dönümünde, geçtiğimiz Pazar günü 25 Ocak’ta bildiğiniz gibi çeşitli barışçıl gösteriler yapıldı. Fakat maalesef bu gösterilerde 20’ye yakın Mısırlı gösterici hayatını kaybetti. Biz öncelikle bu olaylardan dolayı duyduğumuz derin üzüntüyü ifade ediyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Tabii darbenin yapıldığı 3 Temmuz 2013 tarihinden bu yana da binlerce insanı öldüren, on binlerce insanı hapseden darbe rejiminin bu şekilde kitlesel ölümlere devam etmesini de şiddetle kınadığımızı ifade etmek isterim. Türkiye olarak biz Mısır halkının yanında olmaya, onların demokrasi mücadelesini desteklemeye devam edeceğimizin bir kez daha altını çizmek isterim.”

Tüm Haberler