TÜGİK Genel Başkanı Güral ve konfederasyon üyelerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyümesindeki iki ana faktörün güven ve istikrar olduğunu kaydederek, “Kimse bizim gündemimizi belirleyemez, biz kendi gündemimizi kendimiz belirliyoruz. Aziz milletimizle birlikte istiklalimizi koruma ve istikbalimize sahip çıkma konusunda kararlıyız. Eski Türkiye hayaliyle yaşayanlar boşuna bekliyorlar; Türkiye bir daha o günlere asla dönmeyecek inşallah” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Başkanı Erkan Güral ve konfederasyon üyelerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜGİK’in kendi alanında çok önemli bir yere sahip olduğunu belirterek, “Bu önemi nedeniyle de farklı görevler ifa eden, çalışmalarını takdirle takip ettiğim bir sivil toplum kuruluşumuzdur” dedi.
Sergiledikleri güçlü dayanışma ile özellik genç girişimcilere örnek olarak, Türkiye’nin kalkınmasına, gelişmesine yaptıkları katkılar nedeniyle TÜGİK’i kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bildiğiniz gibi bu göreve gelirken farklı bir Cumhurbaşkanlığı yapacağımı ifade etmiştim. Alışılmış bir Cumhurbaşkanlığı görevine talip olmadığımı söylemiştim. Bu sözümüzde durarak, ‘diğer alanlarla birlikte ekonomiyi de yakından takip edecek, tüm taraflarla istişarelerimizi yapacak, tespitlerimizi, tekliflerimizi ilgili kurumlarımızla sorumlu arkadaşlarımızla paylaşacağız’ demiştik. Biz, istişarenin, uyumun, koordineli şekilde çalışmanın önemini bilen, faydasını görmüş bir geçmişe sahibiz. Ülkemizde 12 yıldır hâkim olan güven ve istikrarın, özellikle de bu istikrar ortamının gerisinde kalamayacağımızı sürekli ifade etmiştik. İki sihirli kelime diye ifade etmiştik; ‘bir, güven, iki, istikrar’ demiştik, bunu gerçekleştirdik. Bu iki sihirli kelime bizi buralara taşıdı. Çünkü güvenin olmadığı yerde istikrar olmaz. İstikrarın olmadığı yerde de güçlü bir ekonomi olmaz. Yatırımcı geleceğini görecek, eğer yatırımcı geleceğini göremiyorsa, gelip o ülkede yatırım yapmaz” dedi.
SİYASİ İSTİKRARIN YATIRIMLARA ETKİSİ
Bu durumun hem içerideki, hem de yurt dışından gelecek yatırımcılar için de geçerli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışına gittikleri zaman buralardaki yatırımcıların ilk olarak, seçimin zamanı ve koalisyon mu, tek parti iktidarının mı olacağını sorduklarını anlatarak, “Eğer tek başına iktidar durumu yok gibi bir izlenim alırlarsa, ki onlar zaten seçim kamuoyu araştırmalarını yapıyorlar, bu kamuoyu araştırmalarını yaptıktan sonra da Türkiye’de tek başına bir iktidar mı gelir, yoksa bir koalisyon mu olur, bunu görüyor. Ona göre Türkiye’deki yatırımı peşinen satın alıyor. Eğer hakikaten tek başına bir iktidar sinyali varsa ‘Ben seçimler yapılmadan önce gidip, o ülkede yatırımı yaparım’ diyor. Dokuz seçimde de bunu ben bizzat uluslararası camiada yaşadım” dedi.
“EKONOMİ İLE DEMOKRASİYİ BİRLİKTE YÜKSELTMENİN ÇABASI İÇİNDEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte siyasi istikrarsızlığın, sosyal sorunların, ekonomideki kırılganlığın ekonomimize ve ülkemize ödettiği bedellerin hep birlikte yaşandığını ifade ederek, “Gerçekten de demokrasi ile ekonomi arasında hassas bir ilişki var, biz bu ilişkiyi kurduk. Daha önce böyle bir ilişki söz konusu değildi. Birisi güçlendiğinde diğeri de güçleniyor. Biri zayıfladığında diğeri de irtifa kaybediyor. Onun için ‘birisi çıksın, diğeri çıkmasa da olur’ diyemezsiniz. Eğer böyle bir iddia içerisindeyseniz, aynen geçmişte yaşadıklarımızı yaşarız. Hamdolsun, 12 yıl içinde biz bunu başardık ve bunun için de her ikisi atbaşı ve böylece bugünlere geldik” dedi. Ekonomi ile demokrasiyi birlikte yükseltmenin, ileriye taşımanın çabası içinde oldukların vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de aynı hassasiyete sahip olduklarını söyledi.
“17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİ, DOĞRUDAN DEMOKRASİYE, MİLLÎ İRADEYE VE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNE YAPILMIŞTIR”
Ülkemize yönelik saldırılara bakıldığında bir yandan demokrasimizin, bununla birlikte ekonomimizin hedef alındığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu açık gerçeğe rağmen, içerideki bazı kesimlerin, kendi siyasi veya ekonomik çıkarları uğruna, ülkemiz ve milletimiz aleyhindeki kampanyalara destek verdiklerini üzüntü ile müşahede ediyoruz. Bilhassa, değerli başkanın da az önce ifade ettiği 17-25 Aralık, demokrasiye ve sivil siyasete darbe girişiminden beri paralel yapının ülke içinde ve dışında bu konuda başı çektiğini biliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin vatandaşı olacaksın, bu ülkenin pasaportunu taşıyacaksın, bu ülkede bir STK oluşturacaksın, ondan sonra da gideceksin Avrupa’da ABD’de, şurada, burada Türkiye’nin aleyhinde kampanyalar sürdüreceksin. Bu kampanyalar tamamen hilaf-ı hakikat, yalan yanlış. Çünkü bunlarda yalan meşrudur. Bunlarda takiye, gizlenme çok başarılıdır, ileri derecededir. Kendilerini çok iyi gizlerler, çok iyi saklarlar. Yeri geldiği zaman da hangi grubun veya kurumun içerisine gireceklerse, orada o kurumun değer verdiği neler varsa, bu, kendilerine ters de düşse, yaparlar. Çünkü bunların ana ilkesi şudur: Amaçları uğrunda her şey meşrudur. Böyle bir anlayışla her şeyi yaparlar. Benim burada anlatmaktan edep edeceğim her şeyi yaparlar. 17-25 Aralık darbe girişimini sadece o dönem başında bulunduğum hükümetle ve partiyle ilişkili hale getirenler, yanlış düşünüyorlar. Hadiseyi yanlış değerlendiriyorlar. Bu darbe teşebbüsü doğrudan demokrasiye, doğrudan millî iradeye, Türkiye’nin geleceğine yapılmıştır. Hedef, Türkiye’nin birliği, milletimizin bütünlüğüydü, huzuruydu, istikrarıydı. Beni değil, sizleri, sizlerin emeğini, sizlerin varlığını hedef almışlar. Düşünebiliyor musunuz, her türlü tehditle haraçlar toplanabiliyordu. Her yerde, maliyesinde, yargısında, emniyetinde, her türlü. Eğer yargıya bir işiniz düşmüşse, bunun halli için, bunların avukatlar zinciri her tür işi çevirebiliyordu. Çünkü avukatlık o dönemde hukuk değildi, ikili ilişkilerdi. O da nereden geçiyordu, parasal ilişkilerden geçiyordu” diye konuştu.
“DEMOKRASİNİN OLMADIĞI YERDE NE SİVİL TOPLUMUN, NE DE GİRİŞİMCİLİĞİN GELİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yöntemi geçmişte başkalarının uyguladığını, bu defa da bu örgütün yapmaya başladığını belirterek şöyle konuştu: “Bu teşebbüs ortaya koyduğumuz kararlılık ve milletimizin desteği sayesinde hamdolsun akamete uğradı. Demokrasiye, millî iradeye karşı kastedenlere karşı verilecek mücadele, diğer tüm çabaların, tüm hedeflerin önünü açacaktır. Onlar için gereken zemini teşkil edecektir. Geçenlerde bir operasyon oldu, bu operasyonu basın özgürlüğüne yönelik yapılmış bir operasyon gibi göstermeye gayret ettiler. Hâlbuki tam aksi. Bunlar, tahşiye adı verilen bir kitabevine ve bu kitapevinin onların elindeki belli imkânları alacağını görerek, onların aleyhine köşelerinde yazdıkları yazılar sebebiyle, onların ihbarı üzerine, yani o kitabevi sahiplerinin, onların yazarlarının, onlar da yazar, köşe yazarı aynı zamanda birçoğunun kitapları var. Bu insanlar 17 ay içeride yattılar. Ondan sonra da utanmadan sıkılmadan ne diyorlar? ‘Bunlar fikir özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne, medyaya karşı yapılmış bir operasyondur’. A’dan Z’ye yalan, tam aksine medya özgürlüğü bunlarda yok. Bunlar, birçok yazarı, çizeri, eğer onlarla örtüşmüyorsa zaten defetmişlerdir. Nitekim onların yanından ayrılıp da daha sonra yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkan, birçok yazarı çizeri de gördünüz, görüyorsunuz. Şu anda yanlarında olanların birçoğu da yine belli imkânlar sağlandığı için orada duruyorlar. Kendilerine ait piyasa olmadığı için orada duruyorlar. Sizlerden, içeride veya dışarıda bu konuda çok dikkatli olmanızı, ülkemizin ve milletimizin aleyhindeki bu çalışmaların karşısında bir güç oluşturmanızı özellikle bekliyorum. Bunun en az sivil toplum çalışmalarınız, ekonomik faaliyetleriniz kadar önemli olduğunu da bilmenizi istiyorum. Çünkü, demokrasinin olmadığı yerde ne sivil toplumun, ne de girişimciliğin gelişmesi mümkün değildir. Sakın ha uluslararası medyada çıkan olumsuz haberlere, ithamlara, değerlendirmelere itibar etmeyin, kulak asmayın, burada yürekli olun. Gelecek bizimdir, Türkiye güçlüdür, her geçen gün daha da güçlü olacak. Onlar da aynı değirmene su taşıyorlar, onların derdi başka ama bizim derdimiz daha başka. Varsın onlar olumsuzluk değirmenine su taşısınlar, bu ülke aleyhine kampanyalar yürütsünler, bilesiniz ki bunların mumu yassıya kadar yanacaktır ve ondan sonra sönecektir.”
“ARTIK KENDİ İSTİKAMETİNİ ÇİZEN, KENDİ PLANLARINI YAPAN VE KENDİ HEDEFLERİNİ BELİRLEYEN BİR TÜRKİYE VAR”
Bunların tüm yaptıklarının bir üst aklın planlamasıyla, yönlendirmesiyle yürütülen faaliyetler olduğunu, ama Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını hesaba katmadıklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Artık yeni Türkiye var. Kendi istikametini kendi çizen, kendi planlarını kendi yapan, kendi hedeflerini kendi belirleyen bir Türkiye var. Geçmişte bizim gündemimizi dışarıda birileri belirliyordu. Ama şu anda böyle bir şey yok. Kimse bizim gündemimizi belirleyemez, biz kendi gündemimizi kendimiz belirliyoruz. Aziz milletimizle, sizlerle birlikte istiklalimiz koruma ve istikbalimize sahip çıkma konusunda kararlıyız. Eski Türkiye hayaliyle yaşayanlar boşuna bekliyorlar, Türkiye bir daha o günlere asla dönmeyecek inşallah.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemize yönelik tertiplerin, saldırıların ve tezgâhların, demokrasimize ilave olarak ekonomi ve sosyal barış üzerinde de yoğunlaştığına dikkat çekerek, özellikle uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla Türkiye’nin ekonomisini zayıf göstermek, bu yönde bir algı oluşturmak için yürütülen gayretler olduğunu, Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında ‘Tüketmeyin, ekonomi dursun’ çağrıları yapıldığını söyledi.
“YÜKSEK FAİZ, BU ÜLKEDE YATIRIMIN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELDİR”
Faizleri yükseltmek için, yatırımları, girişimciliği baltalamak için, yani Türkiye’nin büyümesini engellemek için, 12 yıldır sayısız defa saldırılara, manipülasyonlara maruz kalındığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, o esnada 4,6’ya kadar düşen faizin, olaylarla birlikte hemen yükselmeye başladığını anlattı. Ülkemizde faizin meddahlığını yapanların çok olduğunu, hala bunun gayreti içerisinde olanlar bulunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Ben Cumhurbaşkanı olarak her yerde söylüyorum, söylemeye devam edeceğim. Biz, devletin borçlanma faizini yüzde 63’ten aldık. Tek haneliye indirene kadar verdiğim kavganın, mücadelenin şahidi olan birçok arkadaşım var. Fakat tek hanelide kalmasını istemeyen birileri hala var. Bunu bilmenizi isterim. Sizlerden bu yöndeki çabalara, haberlere karşı da dikkatli olmanızı, her yerde ve her durumda sağlam duruşunuzu muhafaza etmenizi istiyorum. Yüksek faiz, bu ülkede, yatırımın önündeki en büyük engeldir. Eğer yüksek faiz devam edecek olursa bu ülkede yatırımlar bizim istediğimiz seviyede asla yürümeyecektir ve bu ülke girişimci doğuramayacaktır. Girişimcinin doğabilmesi için bir defa yüksek faiz değil en azından şöyle uluslararası camiadaki faizlere yakın bir faiz politikasını bizim de uygulamamız lazım. Faiz lobisi, son zamanlarda reel yatırımdan çok, daha kolay para nasıl kazanılır, paradan para nasıl kazanılır, hep buna doğru gidiyor. En çok parayı kazanan yatırımlar, yatırım derken bile biraz üzülüyorum, nedir, finans sektörüdür. En büyük parayı onlar kazanıyor. Hani o devasa yatırımların olduğu yerler böyle bir para kazanmıyor. Ama finans sektörü bakıyorsunuz korkunç paralar kazanıyor ve kendi öz sermayesiyle de diyemiyorum biliyor musunuz. Burada da bakıyorsunuz vatandaşın o mevduatlarıyla kalkıyor paradan para kazanıyor. Bunun vatandaşa tekrar dönüşümü noktasında kendi hesaplarını yapıyor, en az imkânı sağlamak suretiyle de burada yatırımcımızın önünü açacağı yerde, tam aksine önünü tıkıyor. Şu anda geri dönüşüme baktığınız zaman mesela bizim insanımız hakikaten çok haysiyetli. Yani aldığı borcu ödemede de şu anda yaklaşık yüzde 2,9 gibi bir geri dönüşümde sıkıntı var. Yüzde 3 diyelim, buralarda. Şimdi böyle bir toplumun içerisinde finans sektörünün aslında riski bile yok denecek noktadadır. Yani reel sektörde bile risk bundan çok daha fazladır. Şimdi bunu görüyor, dolayısıyla tabii ki yüksek faize de kimse ses çıkarmıyor. Sağ olsun Merkez Bankamız da, bu noktalarda hakikaten, dünyada herkes inerken bizim Merkez Bankası sağ olsun hala olduğu yerde duruyor. İnmiyor, düşürmüyor. Neyi bekliyorsun sen? Buyur, petrol fiyatları 106 dolarlardan, 110 dolarlardan şimdi 45 dolara geldi. İşte açıklamalar yapılıyor, 2015-2016'da bu civarlarda dolaşacak. Hesaplar buna göre.”
“CUMHURUN SESİ OLARAK SÖYLEMEK DURUMUNDAYIM; MERKEZ BANKASI FAİZ İNDİRİMİ İÇİN NEYİ BEKLİYOR?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Türkiye ziyaretinde kendisine, “Biz hesapları 60 dolar üzerinden yaptık. Şimdi biraz burada sıkıntımız var. Yatırımlar noktasında sıkıntımız var. Çünkü bütçeyi buna göre hazırladık” dediğini aktararak, “Orada o 15 doların hesabını yapıyor, böyle bir noktada. Bizim petrolle ilgili bu noktada sıkıntımız yok. Tam aksine bu bizim lehimize şu anda, çok çok iyi bir noktadayız. Öyleyse bunun halkımıza dönüşünü, yatırımcıya dönüşünü süratle sağlamamız lazım. Ey Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun? Şimdi diyebilirler, ‘Merkez Bankası bağımsızdır.’ Ben de bağımsızım. Cumhurun sesi olarak, bunu yapmak durumundayım, söylemek durumundayım ve gerekirse çağırıp kendileriyle de bunu oturup konuşacağız. Bu iş böyle yürümez. Burada bir şey var, bizim yatırıma, istihdama, üretime ihtiyacımız var. Çünkü bizim ekonomi, ihracata dayalı bir ekonomidir. Bunun için de uluslararası rekabette de bir defa maliyet hesaplarının gayet ucuz olması lazım ki, rekabetimizin de bu noktada güçlü olmasını sağlayalım. Şimdi istihdamda bir sıkıntı görünüyor. Yani birçok batı ülkesiyle mukayese edilmeyecek derecede iyiyiz de, ama niye buralarda olsun, daha da aşağılarda olsun, inelim yüzde 5’lere, düşelim buralara. Biz geldiğimizde hizmet sektörü felaketti. Şimdi hizmet sektöründe hamdolsun birçok alanlar açıldı. Yani en basitinden turizmde, otellerimiz bizim biliyorsunuz sadece yaz mevsiminde çalışırdı. Onun dışında kapanırdı. Ama şimdi dört mevsim otellerimiz çalışır hale geldi” dedi.
“SON 12 YILDA TURİST SAYISI 13 MİLYONDAN 40 MİLYONA YÜKSELDİ”
Bunun çok önemli bir sıçrama olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 12 yılda turist sayısının 13 milyon civarından 40 milyona yükseldiğini aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin turizm gelirlerinin 40 milyar doları aştığını dile getirerek, “Bunlar bizim için Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok çok önemli. Bunu, 12 senede yapmak, başarmak hamdolsun bize nasip oldu. Biz şimdi turizmde yatırım yapacaklara yer bulmakta zorlanıyoruz” dedi. Bugün televizyonda Erciyes'teki otellerde okullar tatile girmeden yüzde 85 doluluk olduğunu gördüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu bir şeyi gösteriyor. Neyi? Refah düzeyi Türkiye'nin aynı zamanda yükselmiş. Bu tür, hem alanlar açılıyor, bir taraftan Erciyes'e bakıyorsunuz, bir taraftan Palandöken'e bakıyorsunuz, bir taraftan Konaklı'ya bakıyorsunuz, her tarafta. Bütün bunlar, refah düzeyinin nereden nereye geldiğini ve gerek ulusal, gerek uluslararası bazda nerelere geldiğimizi, geçmişte turizmde sadece deniz, kum, güneş diye bakarlarken, şimdi biz turizmin tüm alanlarında varız, hepsinde varız. Buralara durup dururken gelmedik. Bu bir ufuk meselesi. İnşallah bu atacağımız adımlarla 12 yıldır söylediklerinin hep tersi çıkanlar şimdi de büyük bir pişkinlik içinde aynı şeyleri tekrar etmeyi sürdürüyorlar. Fakat bakıyorsunuz ihracatımız rekorlara doymuyor” diye konuştu.
“2014’TE İHRACAT 158 MİLYAR DOLARA ULAŞARAK CUMHURİYET TARİHİNİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ÇIKTI”
2014’te ihracatın, bir önceki yıla göre yüzde 4 artışla 158 milyar dolara ulaşarak, Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktığına, enflasyonun yüzde 8,2'de kaldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2014'ün üçüncü çeyreğinde yüzde 1,7 oranıyla yine pozitif büyüme kaydettik. Tabii hedefimiz bu değildi, yani bizim hedefimiz ortalama her yıl yüzde 5 büyümeyi yakalayalım. Ama uluslararası camiadaki gelişmeler az çok etkiliyor. İnşallah dördüncü çeyreğin de gelmesiyle birlikte hiç olmazsa burada yüzde 3'ü yakalamamız bile bizim için bir başarı olacaktır. Petrol fiyatlarındaki düşüş, cari açıkta beklentilerin üzerinde bir iyileşmeye yol açacak gibi görünüyor” dedi.
“YATIRIMLAR VE DEV PROJELER PLANLANDIĞI GİBİ İLERLİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımların da kesintisiz şekilde devam ettiğini ve dev projelerin planlandığı gibi ilerlediğini söyledi. Bu yıl birçok açılışın yapılacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fevkalade bir durum olmazsa, üçüncü köprünün açılışını yılsonu itibarıyla inşallah gerçekleştireceğiz. Aynı şekilde İzmit Köprüsü’nün açılışını yine inşallah bu arada gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki yıl Avrasya Tüneli’nin açılışına hep birlikte şahit olacağız. Arka arkaya bunlar geliyor. Bütün bunlarla birlikte büyüyen bir Türkiye'yi, güçlenen bir Türkiye'yi hazmedemeyenler de çoğalıyorlar. Güçlü bir Türkiye istemiyorlar, bunu bilmenizi istiyorum. Sadece şu içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sarayı, şu anda saray ama kısa bir süre sonra burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Niye külliye olacak? Çünkü hemen yanımızda bir kongre merkezi şu anda inşa ediliyor. Kongre merkezinin hemen arka tarafında, bölgede şöyle bir büyük cuma camii yok, orada bir cami inşa ediyoruz. Yine aynı şekilde kongre merkezinin bana göre sağ tarafında çok amaçlı, 2 bin civarında kişinin katılacağı yemekli bir toplantıyı aynı anda yapabileceğimiz bir salon da olacak. Hedefimiz bazı büyük çaplı yemekli toplantıları orada yapmak. Muhtarlarımızın buraya rahatlıkla gelip, gidebileceği bir yeri burada hazırlayalım istiyoruz. Türkiye'de muhtar, sadece ulaşabilirse belediye başkanına ulaşabilir, o da ilçe belediye başkanı. Veya ulaşabilirse sadece kaymakama ulaşır. O da köye hizmet götürme birliklerinde üye olduğu için ona ulaşır. Böyle bir kopukluk var. Bu kopukluğu ortadan, inşallah biz orayla gidereceğiz. 50 bine yakın muhtarımız var, istiyorum ki 50 bine yakın muhtarımızla biz orada, inşallah 2 yıl içerisinde orasını bitireceğiz, orada bu işi başaralım” diye konuştu.
4 MİLYON KİTAPLIK CUMHURBAŞKANLIĞI KÜTÜPHANESİ PROJESİ
Alanda gerçekleştirilecek bir diğer önemli proje hakkında da bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu an Türkiye'de bizim en büyük kütüphanemiz yaklaşık 2 milyon cilt kitaba sahip olan bir kütüphanedir. Dünya çok farklı yerde. Asgari 4 milyon cilt kitap alabilecek şekilde hem dijital ortamda, hem de yaprak kitapla inşallah diyoruz ki orada bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi kuralım. Orada ayrı bir hedefimiz olacak, o hedef de, 24 saat öğrenciye, halka açık bir kütüphane haline getireceğiz. İlk etapta saat 24.00'e kadar, sistem oturduktan sonra 24 saat öğrencilerin orada çalışabilecekler” dedi.
“PROJELER BİTİNCE DEV BİR AÇILIŞLA BURASI ‘CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİ’ OLACAK”
Söz konusu projelerin şu anda hazırlandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Öyle zannediyorum ki proje dâhil 2 yılda bunları bitireceğiz bütün peyzajıyla her şeyiyle bitirip ondan sonra dev bir açılışla burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Saray kavramından rahatsız olanlar, temenni ederim ki, külliyeden rahatsız olmazlar. Şu içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı, şimdilik saray daha sonra külliye, inşallah Türkiye'nin ekonomide geldiği yeri göstermeye tek başına yeterlidir. Öyle anlattıkları gibi falan da değil. Hani söylüyorlar, dün baktım, sağ olsun ana muhalefetten bir tanesi ‘5-6 milyar dolara mal oldu’ diyor. Parayı harcayan, takip eden biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamları anlamak mümkün değil. Herhalde İngiltere’de Westminster Sarayı’nın şu anda restorasyonu yapılacak, o restorasyonla ilgili rakamlar açıklandı. 5 milyar dolara restorasyonu mal olacakmış. Belki oraya bir takıntı yapmış olabilir, bundan dolayı burayla ilgili de böyle bir rakam açıklamış olabilir ama bunu bilmesi lazım. Her şey bunlar kayıttadır.”
“BUGÜN TÜRKİYE YÜZLERCE PROJEYİ AYNI ANDA BİTİRİP HALKIN HİZMETİNE SUNABİLECEK GÜCE SAHİP”
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı proje hariç 18 ayda bitirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle hızlı bir süreçte Türk mimar ve müteahhitlerle burayı bitirdiklerini söyledi. İnşaatına 1939'da başlanan mevcut TBMM binasının, 1961'de tamamlandığını, Ankara'nın en önemli yapılarından olan Anıtkabir için hazırlıklara 1941'de başlandığını, yapının ancak eksik olarak 1953'te tamamlanabildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın ise proje ile birlikte 2 yılı bile bulmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis ve Anıtkabir projelerinin inşa edildikleri dönemde ülkenin bütçesini sarstığını, diğer yatırımları ciddi manada etkilediğini ifade etti. Oysa bugün Türkiye'nin bunun gibi onlarca, yüzlerce projeyi aynı anda bitirip, inşa edip, halkın hizmetine sunabilecek güce sahip olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte biz şu iktidarımız döneminde nice bakanlık binaları yaptık, Anayasa Mahkemesi’nin binasını aynı şekilde, bakanlık binaları, bunun yanında diğer yatırımları konuşmuyorum. Bakın sadece derslik noktasında baktığımızda 235 bin derslik bitirdik. 26 havalimanımız vardı, buna 26-27 tane daha havalimanı ilave ettik. Bunlar bu dönemde oldu. Aynı şekilde 17 bin kilometre bölünmüş yol inşa ettik. Köprüler, Marmaray... Bunlar hep bu dönem içinde yapıldı. Ama mesele finansı idare edebilmek, finansı yönetebilmek. Eğer sizin finansı yönetme kabiliyetiniz yoksa bunların hiçbirini yapamazsınız. Bilgiyi yönetmek, insanı yönetmek aynı şekildedir. Bunları beraber yaptığınız anda bu başarıyı sağlayabilirsiniz. Bütün bunların maliyeti üzerinden polemik yapanlar, eğer art niyet taşımıyorlarsa Türkiye'nin ulaştığı seviyenin farkında değiller. Çok enteresan, biz bu arada Samsun-Sinop arasını yine yaptık ve oranın maliyetinin yarısının bedelinden hamdolsun burası daha az. Sayın Putin, buradan çıkarken bir şey söyledi, 'Bu eser büyük devlet olmanın alametidir' dedi. Bakın çok ilginç, vaka budur. Şimdi Kremlin’e gittiğiniz zaman oraya giden turistleri görürsünüz, binlerce on binlerce turistin gelip orayı gezdiğini görürsünüz. İstanbul’da da Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı’nı geziyorlar. Büyük düşünmek cücelerin işi değildir. Tabii bu, cücelere hakaret olmasın. Onlar benim canım, ciğerimdir. Ama maalesef bunların durumu bu” dedi.
“GEÇTİĞİMİZ 12 YILDA EKONOMİMİZİ 3 KAT BÜYÜTTÜK; 2023’E KADAR 3 KAT DAHA BÜYÜTECEĞİZ İNŞALLAH”
Bölgesel ve küresel düzeydeki tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin gücünün, itibarının, etkisinin artmaya devam ettiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların hepsi de iyi güzel, ama yetmez daha çok çalışacağız, üreteceğiz, istihdam oluşturacağız, ihracat yapacağız. Ekonomik yıkıma uğramamızı, tökezlememizi, yere kapaklanmamızı bekleyenlere bunun için uğraşanlara inat, başımız dik şekilde kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Geçtiğimiz 12 yılda ekonomimizi, ülkemizi 3 kat daha büyüttük. İnşallah 2023’e kadar Türkiye’yi yeniden 3 kat büyütecek ve hedeflerimize ulaşacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda girişimcilere, özellikle de genç girişimcilere, iş adamlarına çok büyük işler düştüğünü belirterek, “Türkiye’nin geleceği sizlersiniz, bunu bir defa bilmeniz lazım. Yaptığınız her yatırıma ürettiğiniz her mal ve hizmete, sağladığınız her istihdama gerçekleştirdiğiniz her ihracata, bu anlayışla bakmanızı rica ediyorum” diye konuştu.
“ÇÖZÜM SÜRECİ, MİLLETİMİZİN SAHİP ÇIKMASI SAYESİNDE KARARLILIKLA YÜRÜYOR”
Türkiye’ye yönelik olumsuz beklentilerin yoğunlaştığı bir diğer alanın da sosyal barış olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa Doğu ve Güneydoğuda yaşanan hadiseler. Biz bu sorunu tamamen ortadan kaldırmak için tarihî bir adım atarak çözüm sürecini başlattık. Tüm provokasyonlara, saldırılara ve sıkıntılara rağmen, çözüm sürecinin milletimizin sahip çıkması sayesinde kararlılıkla yürüdüğünü ve belli bir noktaya geldiğini görüyoruz. İnşallah yakın bir zamanda bu konuda çok daha somut çok daha umut verici gelişmeler bekliyoruz. Sizlerden çözüm sürecine daha fazla destek olmanızı bekliyorum. Türkiye’nin bu meseleyi tamamen geride bıraktığında demokraside de, ekonomide de müthiş bir sıçrama yapacağına inanıyorum. Ülkemizin aleyhindeki her kesimin, bu en önemli istismar aracını ortadan kaldırdığımızda 77 milyon aynı hedeflere, aynı inançla ve azimle yöneldiğimizde önümüzde hiçbir güç duramaz. Tabii burada bir gerçek var. Özellikle bu teşvik politikalarımız 6.bölge, 5.bölge ben sizleri buraya yönelmek üzere teşvik etmek istiyorum. Bakın, buralarda arazi olsun, vergi olsun, enerji olsun bütün bu alanlarda hele hele üretim stratejikse burada 1. bölgede dahi ciddi teşvikler var. Bu konulara girmenizde büyük fayda var. Yani genç girişimcilerimizin bu alanlarda adım atması, hem kendileri açısından hem ülkemiz açısından büyük önem arz ediyor” diye konuştu.
“İSLAM’A, MÜSLÜMANLARA VE SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZE YÖNELİK NEFRET DALGASINI ENDİŞEYLE TAKİP EDİYORUZ”
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Batı’nın, demokrasi, insan hakları ve farklılıklara saygı konusunda önemli bir imtihanın eşiğinde bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Son dönemlerde giderek artan hadiseler, batı ülkelerinde ırkçılığın tehlikeli bir yükseliş içinde olduğunu gösteriyor. Fransa’da bir mizah dergisine yapılan saldırının arkasına sığınılarak, tüm Müslümanlara ve bizatihi İslam’ın kendisine, Sevgili Peygamberimize yöneltilen nefret dalgasını endişeyle takip ediyoruz. Bizim aksi yöndeki tüm gayretlerimize, girişimlerimize rağmen, medeniyetler çatışması tezi adeta ete kemiğe büründürülmeye çalışılıyor. Bundan önceki İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte biz Medeniyetler İttifakı’nın temelini attık. Şu anda 146 ülke ve uluslararası kurum buranın üyesidir. Ve biz buraya davet ederken, ama medeniyetler çatışmasını körüklemeye çalışanların öne çıktığını gördük. İslamofobik eğilimlerin giderek yaygın şekilde destek bulması beraberinde Müslümanlara yönelik fiziki saldırıları da getiriyor. Tüm halkıma, tüm insanlığa sesleniyorum, bütün bu olaylar karşısında kalkıp da Türkiye üzerinden bazı operasyonlara girişmek, ham hayaldir, bunu bilmenizi istiyorum.”
“İSRAİL YÖNETİMİ GAZZE’DE 2600-2700 İNSANI ÖLDÜRÜYORSA, BEN ONU LANETLERİM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, “Eğer ben kalkıp da, bir gerçek tespiti yapıyorsam, bunu eleştirenler, önce bu tespiti ‘Acaba Erdoğan niye yaptı’ diye sorması lazım. Bu ülke hangi ülke olursa olsun, o ülkenin gücü beni ilgilendirmez, beni ilgilendiren insanlıktır. Eğer İsrail yönetimi, İsrail halkı demiyorum dikkat edin, İsrail yönetimi Gazze’de, Filistin’de 2600-2700 insanı çoluk çocuk demeden öldürüyorsa, ben onu lanetlerim onu telin ederim. Bazı ülkelerin kalkıp da, İsrail yönetiminin avukatlığına soyunması manidardır. Ben şunu söyledim: ‘Netanyahu buraya hangi yüzle geldi’ dedim ve bu ikiyüzlülüktür dedim. Şurada birkaç ay önce kalkacaksın Gazze’yi bombalarla yerle bir edeceksin, 2600-2700 insanı orada öldüreceksin, peki Fransa’ya gelen bu insanlar, bu liderler neredesiniz neden sesiniz çıkmıyor. Aynı şekilde, 350 bin insanın öldüğü Suriye’de, nerede insanlık, niye sesiniz çıkmıyor. Şu anda benim ülkemde, 1 milyon 700 bin sığınmacı var. Hani desteğiniz? Hani Türkiye’ye yönelik, bu konuda ‘1 milyon 700 bin insanı siz bombalardan kurtardınız bunları topraklarınızda barındırıyorsunuz yediriyorsunuz, içiriyorsunuz, sağlığıyla eğitimiyle her şeyiyle ilgileniyorsunuz’ yanımıza geliyorlar ‘çok teşekkür ederiz hakikaten her ülkenin kaldıracağı bir iş değildi bunu başarıyla yürütüyorsunuz.’ Bırakın böyle kuru lafları ne destek veriyorsun onu söyle. Bize şu ana kadar 5 milyar doları aştı şu ana kadar yaptığımız ama verdikleri desteğe bakıyorsunuz 250 milyon dolar. Ve bizde 1 milyon 700 bin insan kalırken, tüm Avrupa’da kalanların sayısı ne biliyor musunuz 150 bin. Vaka ortada. Bunlar maalesef dürüst davranmıyorlar, samimi davranmıyorlar. İşte Avrupa’nın birçok ülkesinde teröristler şu anda oralarda kalıyor. Türkiye üzerinden gelip geçenlerden bahsediyorsun önce bir defa sen kendi ülkenden çıkarken, önce pasaport kontrolünü iyi yap da çıkmasın, kendi ülkenden. Kaçırdın, bize bildir, ondan sonra biz bildirilenin peşine düşmüyorsak konuş. Aksi takdirde konuşamazsın, yetkin yok. Çünkü benim ülkemden geliyor, geçiyor herhangi bir sıkıntısı yok görüntüde, tabii ki bizler uluslararası seyahat hürriyeti neyse bunun gereğini yapmak durumundayız” şeklinde sürdürdü.
“BİZİM DİNİMİZ TERÖRE MÜSAADE ETMEZ, BİZİM DİNİMİZDE TERÖRÜN YERİ YOK”
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın her yerinde Müslümanlara yönelik saldırılara da işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte Filistin’de, Libya’da, Mısır’da, Myanmar’da aynı şekilde devam ediyor. Adli vakalar, lokal hadiseler olarak sunulmaya çalışılıyor. Bu da var, buna karşılık aksi yöndeki en ufak dahi inanılmaz şekilde büyütülerek tüm Müslümanlar töhmet altında bırakılıyor. Bizim dinimiz teröre müsaade etmez, bizim dinimizde terörün yeri yok bunu bir defa bilmemiz lazım. Kimsenin de bizim dinimizi istismar etmek suretiyle yapmış oldukları terör eylemlerini kalkıp Müslümanlara fatura etmeye hakkı yok. Bunu da çok iyi bilmeleri gerekir. Provakatif yayınlarıyla nam salmış bir dergiye ki, bu dergiyi Papa da lanetliyor. Çünkü bunun provakatif eylemlerini biliyor. Müslümanlar hakkında da, Hıristiyanlar hakkında da herkes hakkında bu tür maalesef özgürlük denmez buna, buna başkasının özgürlük alanının sınırları içerisine girerek, orada terör estirmek denir. Bunu da bilmemiz lazım. Sınırsız özgürlük yoktur. Düşünce özgürlüğünün de bir sınırı vardır. Nereye kadar? Benim özgürlük alanıma kadar. Benim özgürlük alanıma geldiğin zaman, orada duracaksın ki, benden de saygı göresin. Biz nasıl ki tüm peygamberleri saygın görüyor, aynen Peygamberimize gösterdiğimiz saygıyı, sevgiyi tüm peygamberlere gösteriyorsak, bizim için Hz. İsa Aleyhisselam da öyledir, Hz. Musa Aleyhisselam da öyledir, diğer peygamberler de aynı şekilde öyledir. Onun için biz herkesten aynı şeyi bekliyoruz. ‘Efendim onlar ateist’; olabilir, eğer ateistse yine benim kutsal değerlerime saygı duyacak. Eğer duymuyorsa bu toplumu tahrik anlamına gelir ki bunun da yasalarda yeri vardır, çünkü tahrik de bir suçtur. Bunların yaptığı nefret oluşturmaktır, ırkçılıktır. Biz buna da asla yer vermiyoruz. Dergiye yapılan saldırı için ortaya konulan tavır binlerce masum çocuğun yüz binlerce masum insanın acımasızca katli karşısında maalesef gösterilmedi. Göstermediler, işte söylüyorum; bakın Gazze’de 14’ü gazeteci, 521’i çocuk, 283’ü kadın, 2 bini aşkın kişiyi katlederken, İsrail yönetimini görmezden gelenler, Fransa’daki 12 kayıp için dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Bunu niye düşünmüyoruz, konuşmuyoruz? Ellerinde sahilde oynayan çocukların kanı olanların, kimyasal silahlarla öldürülmüş binlerce masumun kanı olanların, her gün kendi halkına karşı devlet terörü estirenlerin, terörü kınaması, teröre karşı saf tutması sadece pişkinliktir. Burada bir samimiyetsizlik var. Suriye’de işte yüz binler katlediliyor kılları kıpırdamayanların, 12 kişinin ölümü karşısında birden vicdan ağıtları yakması bize inandırıcı gelmiyor” dedi.
“TARİHTEN DERS ALMAYANLAR BİR MEDENİYETLER ÇATIŞMASI, HATTA SAVAŞI ÇIKARTMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Herkesin fikrine, görüşüne, inancına saygılı olan Batı demokrasisi, konu İslam ve Müslümanlar olduğunda, sadece hakaret, sadece eleştiri konusunda kapıyı açık tutuyor. İşte ülkemizde de bakıyorsunuz bazı yayın organları aynen oradan alıntı yapmak suretiyle, kendi köşelerine, kendi başlıklarına Peygamberimize hakareti çekiyor. Sen hangi ülkedesin? Yeri geldiğinde ‘Bu ülkenin %99’u Müslüman’ diyorsun. Sadece Müslümanların kutsalına değil, kimsenin kutsalına bu şekilde hakaret edemezsin, saygısızlık edemezsin. Neymiş, emniyet görevlileri gelmiş arama yapmışlar. Yaptığın iş hukuka, her şeye aykırı. Vatandaş gelmiş tahrik ediyor. Böyle yaptığın sürece sen tahriki bir defa davet ediyorsun, bunun kapısını sen açıyorsun. Bunun kapısını açmaman gerekir. Ne yazık ki, bu tür atılan adımlar, yapılanlar, ülkenin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü de bozmaya yöneliktir. Müslümanların peygamberleri konusundaki hassasiyeti hiçbir izaha gerek olmayacak şekilde açıkça ortadayken, ısrarla bunun üzerine gidilmesi kesinlikle düşünce hürriyetiyle ilgili değildir. Saldırı sonrasında ortaya konulan tutum, yine bir takım karikatürlerin milyonlarca basılıp dağıtılması da aynı şekilde düşünce hürriyetiyle ilgili değildir. Burada çok tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bunu bir defa görmemiz lazım. Avrupa geçmişte benzer yanlışları sebebiyle iki tane dünya savaşının yaşanmasına, on milyonlarca insanın ölmesine yol açmıştır. Tarihten ders almayanların bu defa da İslam’ı hedefe koymak suretiyle bir medeniyetler çatışması, hatta savaşı çıkartmaya çalıştıklarından doğrusu endişe ediyorum. İnsanlığın bu büyük yanlışa inşallah düşmeyeceğine inanıyorum. İslam dünyası kendi içinde meseleleri er geç çözüm yoluna koyacaktır. Batının da bu noktada yaşadığı maddi manevi bunalımların çözümünü medeniyetler çatışmasında değil, başka mecralarda arayacağını ümit ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, bu konuda sorumluluk üstlenmesi gereken kuruluşların da suskunluklarıyla bu kötü gidişi teşvik ettiklerine işaret ederek, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hatırlayın, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ dedim. Bunu BM Genel Kurulu’nda da söyledim. Hiçbir ölüm de hiçbir can da 12’den daha değersiz değildir. Biz Türkiye olarak bu konuda üzerimize düşenleri yapmaya devam edeceğiz. Dünyanın refahla beraber, adaletin de hâkim olduğu bir yer haline gelmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.”